Tarımsal üretimde iklim değişikliğinin etkileri her geçen gün tüm dünyanın en büyük sorunlarından biri haline gelmeye devam ediyor. En sıcak yaz olarak kayıtlara geçen 2023 yaz döneminde sıcak havadan birçok canlı olumsuz etkilendi. Tarım alanında sebze ve meyvelerde verim düşüklüğüne neden olan sıcak havanın Ekim ayı itibariyle etkisi azaldı. Türkiye’de iklim değişikliği nedeniyle tarımsal üretimde verim düşüklüğüne dikkat çeken Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Güvenç, 2023 yaz döneminde Hazirandan başlayarak Temmuz, Ağustos aylarına kadar Kahramanmaraş’ta 45-46 derecelere kadar çıkan bir sıcaklığın söz konusu olduğunu belirterek, kentte üretimi yapılan zeytin, ceviz ve diğer meyve ağaçlarında yüksek sıcaklıktan dolayı kurumaların gözle görülebilir derecede olduğunu söyledi.

IMG_1786

BİTKİ GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN ÇOK SAYIDA ÇEVRESEL FAKTÖR VAR

Gazetemize açıklamalarda bulunan Prof. Dr. İsmail Güvenç, “Şimdi tabii bizim çevresel faktörlerin bitki gelişmesi üzerine etkisi konusunda derslerde incelemeler yapmaktayız zaten. Yani bu çevresel faktörler, bitki gelişimini nasıl etkiler? Bitki gelişimini etkileyen çok sayıda çevresel faktör var. Bu faktörler burada canlı faktörler cansız faktörler olarak tek tek anlatmak mümkün ama asıl konumuz bundan ziyade son günlerde gerçekleşmekte olan yüksek sıcaklıklardır. Şimdi biz sıcaklık faktörünün aslında genel anlamda birkaç başlık altında incelemekteyiz. Sıcaklık dediğimiz olay yıl içerisinde 12 ayı dikkate aldığınızda kış aylarında düşük sıcaklıklar, donlar şeklinde gerçekleşen bir olaydır. Yüksek sıcaklıklarsa bunlarda ısı zararı diyoruz. Bunlar da yüksek sıcaklıklarda yaz aylarında gerçekleşen sıcaklık zararları olarak karşımıza çıkıyor. Bunlar ısı zararı diyoruz. Bitki yetiştiriciliği açısından mutlaka bu sıcaklıkla bitkinin gelişimi arasındaki ilişkinin sağlıklı bir şekilde, dengeli bir şekilde yerine getirilmesi lazım. Bu yerine getirilmediği takdirde bir takım bozukluklar meydana gelir. Dolayısıyla çevresel faktörlerden özellikle sıcaklık, ilk göz önüne alınacak faktörlerden bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor. Şimdi durum nedir diye baktığımızda özellikle yaz aylarında şu an içinde bulunduğumuz ilimiz Kahramanmaraş'ı dikkate aldığımızda özellikle yaz aylarında Hazirandan başlayarak Temmuz, Ağustos aylarında 45-46 derecelere kadar çıkan bir sıcaklık söz konusu.

IMG_1790

45 DERECEDEN SONRA DA TAMAMEN FOTOSENTEZ DEDİĞİMİZ BESİN ÜRETİMİ OLAYI SONLANIR

Şimdi bu sıcaklık öyle bir sorun meydana getiriyor ki, bitkinin ilk karşılaşacağı sorun bir defa bu fotosentez dediğimiz besin üretiminde bir yavaşlama oluyor. Biz genel anlamda şöyle diyoruz.  Bitkiler özellikle 30-32 dereceyi geçtikten sonra fotosentezde bir yavaşlama olur. Özellikle 35 dereceyi geçtikten sonra bir strese girme meydana gelir. Bu 45 dereceden sonra da tamamen fotosentez dediğimiz besin üretimi olayı sonlanır. Bir defa bizi okuyanlar veya bizi dinleyenler şunu bilmesi gerekir. Yeryüzündeki besin üretimini gerçekleştiren tek canlı bitkilerdir. Hayvanlar, insan, böcek, diğerlerinin tamamı bu besin zincirinde tüketici konumundadır. Dolayısıyla bitkilerin de besin üretimi yüksekliği dikkate aldığımızda 45 derecede itibaren durur. 35 dereceden sonra iyice aşağı doğru gider. Diğer taraftan özellikle mesela şu anda kış ayları yaklaşıyor. Bundan bir iki hafta sonra soğuklar düşer. Kahramanmaraş ilinde son yıllarda bu seracılıkta yaygınlaşıyor. Şimdi özellikle Kahramanmaraş'taki yetiştiricilerin şunu bilmesi gerekir. Aralık ayının ilk haftasından itibaren sıcaklıklar 0 derecenin altına düşer. Yani bu şu anlama geliyor. Bitkilerin sıfır dereceye düştüğü zaman birçoğu ölür. Özellikle sera üretimi yapanları bu konuda dikkatli olmaya davet ediyorum. Açıkta yapılan üreticilik de Kahramanmaraş ölçeğinde Ekim ayının ikinci haftasından sonra tamamen biter. Yani şu anda bizim bu yıl sezonu kapatmamız için yaklaşık 2-3 haftalık bir periyodumuz var. Ondan sonra karşılaşacağımız en önemli sorun düşük sıcaklık sorunu olarak karşımıza çıkacak. Orada da 10 derecenin altına düştüğü zaman bitki iyice kendini kapatmaya başlar. Besin üretimini durdurur. 0 derecede de artık bitki türüne göre birkaç derece sarkabilir. Orada da ölümler gerçekleşebilir.

MEYVELERDE BARİZ BİR ŞEKİLDE GÜNEŞ YANIKLIĞI GÖRÜRSÜNÜZ

Şimdi sıcaklığın bu etkisi demek ki perde arkasında besin üretimini durduruyor. Bunun dışında gözle görülür şeyler de olur. Mesela gözle görülebilir. Bazı değişiklik olur. Bunlar mesela şu günlerde ceviz hasadı var. Onu görüyoruz. Mesela bazı ürünler domates hasadını görüyoruz. Bunlarda mesela meyvelerde bariz bir şekilde güneş yanıklığı görürsünüz. Yani o domatesin bir tarafına böyle bakarsın beyazımsı bir hal almıştır. Bu tamamen güneş yanıklığıdır. Mesela şehrimizde ceviz çok önemli bir üründür. Cevizlerin bir tarafları kararmıştır. Mesela ağaçlara baktığımızda yaprakların bir kısmını böyle kuruduğunu görüyoruz. Onlar tamamen sıcaklıkla ilgilidir. Mesela çevremizde zeytin ağaçları var. Ben görüyorum. Kahramanmaraş zeytini bol olan bir ilimiz. Orada da yine aynı şekilde ağaçların yapraklarının böyle tamamen kuruduğunu görüyoruz. Bunlar da yüksek sıcaklığın gözle görülebilir başka etkileri. Hepsinden öte bunları topladığımızda verim düşüklükleri meydana gelir. Yani bir üründe toplam ürettiği ceviz miktarı, toplam ürettiği üzüm miktarı, domates miktarı ne olur? Sıcaklıktan dolayı hızla düşme gösterir. Bununla ilgili ne yapılabilir? Çözüm yolları var mı? Çevresel faktör olarak sıcaklığın gerek düşük sıcaklık, gerekse yüksek sıcaklığa karşı önlem almak mümkün. Özellikle son yıllarda mesela yapılan araştırmalar bunu gösteriyor. Çiftçimiz bu konuda çok fazla bilgi sahibi değildi. Gölgeleme teknikleri kabul görüyor, uygulamaya giriyor. Yapılan araştırmalar şunu göstermiş. Mesela biberle yapılan bir araştırmayı hatırlıyorum. Verim de yüzde 50’lere varan verim olmuş.

IMG_1792

BU ÇALIŞMALARI TARIMDAKİ ÖNEMLİ DEVRİMLERDEN BİR TANESİ OLARAK GÖRÜYORUM

Filelerle gölgeleme yapmış. Bir yandan da yüksek sıcaklığa maruz bırakmış. İkisi arasında yüzde 30-40-50 oranında bir verimde farklılık söz konusu. En azından verimi koruyorsunuz. Onun potansiyeli varsa da o sıcaklıktan dolayı yok olmamasını sağlıyorsunuz. Gölgeleme tekniği şöyle burada farklı metotlar uygulayabilirsiniz. Mesela yetiştiricilere de şunu öneririm mesela dikim sıralarını şeye göre yapabilirsiniz. Araziye bitkinizi dikerken, arazinin yönünü dikkate alarak Kuzey Güney istikametine mi dikeceksiniz? Yoksa Doğu Batı istikametine mi dikeceksiniz. İkisi arasında gölgeleme açısından fark olur. Mesela bu dikim tekniğiyle ilgili bir kontrol mekanizmasıdır. Diyelim ki bitki sıralarını Doğu Batı istikametine yerleştirdiğiniz zaman ilk sıra çok güneş alır. Ondan sonrakiler azalan şekilde bir güneşlenme gösterir. Ama Kuzey Güney aksine diktiğinizde aralara bol miktarda güneş ışığı gelir. Hem toprağı ısıtır hem de bitkiyi ısıtır. Yani bunun yanında başka teknikler de var. Mesela son yıllarda güneş ışığını geçirme oranı farklı oranlarda olan fileler var. Bunlar ne yapıyor? Bunlar da yine yüksek sıcaklığın etkisini azaltıcı bir tedbir olur. Tabii donlara karşı da alınacak tedbirler var. Onlar da gerek toprak sıcaklığını artırmak için, gerek sera sıcaklığını artırmak için bazı dolaylı ve dolaysız tedbirler var. Biraz önce yüksek sıcaklıkta dedik ya birisi dolaylı, birisi dolaysız. O tedbir alınabilir. Bu çalışmaları tarımdaki önemli devrimlerden bir tanesi olarak görüyorum.

SULAMA BELLİ ARALIKLARLA ETKİLİ OLABİLİR

Sıcaklıkla baş etmenin bir yolu da bitkiyi sulamak ama bir süre sonra onu sulamanız da fayda vermez. Yani o boşuna sulamış olursunuz. O para verdiğiniz su boşa gider. Hepsini o hızla alamaz. Çünkü bitkide sistem şöyle çalışıyor. Bitki yapraklardan transprasyon yapıyor. Buharla gönderiyor, alttan kökleri yardımıyla tekrar su emmeye çalışıyor. Yani bu dengeyi bir süre sonra sağlayamaz. Yani ne yaparsanız yapın. Sulama belli aralıklarla etkili olabilir. Üretim aşamasında üreticinin karşılaştığı zorluklar tüketiciyi çok fazla ilgilendirmiyor. Tüketiciyi ilgilendiren kısım, orada ekonominin kuralları çalışıyor. Tarımsal üretim olursa tüketicinin talepleri de fiyat noktasında bir dengede duruyor. Arzla talep arasında sürekli bir denge vardır. Eğer bu denge korunamazsa fiyat yükselecek. Dolayısıyla tüketiciyi ilgilendiren kısım burasıdır. Bir de mesela ürün kalitesi önemli. Olumsuz çevresel şartlarda yetişmiş olan tarımsal ürünlerin kalitesi düşük oluyor. Halde seçiliyor. Yani üreticinin ürettikleri tamamen marketin raflarına gelmiyor. Onlar mesela düşük kaliteli olanlar ne yapılıyor? Daha çok işlenme imkânı varsa, domates gibi, elma gibi ürünlerde fabrikalara gidiyor. Sofralık olanlarda genellikle seçildiği için tüketici düşük kaliteyi falan görüyor. Perakende fiyatları yükselmişse o zaman sıcaklığın etkisi fiyat olarak karşınıza çıkıyor. Donun etkisi de böyle olur. Bazı yıllarda ürünleri don vurur. Kış aylarında bakıyorsunuz ıspanak fiyatları patlayıp gidiyor. O zaman üretici diyor ki don diyor, bitkiyi öldürürmüş diyor. O zaman farkında oluyor” ifadelerini kullandı.  

Haber: Mustafa Bilgiç

Editör: Didem Kayabaşı