Yargıtay'ın tarihinde bir ilk yaşandı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Gezi Parkı davası tutuklusu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararına uyulmamasına, Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için kararın örneğinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) gönderilmesine ve ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Türk Hukuk Enstitüsü Kahramanmaraş İl Başkanı Av. Mert Gündeşli, Anayasa Mahkemesi’nin tutuklu Can Atalay hakkında vermiş olduğu kararı Bengütürk TV’de canlı olarak yayınlanan ve Moderatörlüğünü Eda Yerci’nin yaptığı Gece Haberleri programına telefon ile bağlanarak değerlendirdi. Başkan Gündeşli, “Anayasa Mahkemesi’nin bu tutumuyla seçimden önce soruşturmasına başlanmış, kanun da açıkça milli güvenliğe ve vatanın bölünmez bütünlüğüne aykırı hareketler eden Can Atalay'ın dokunulmazlıktan yararlanabileceğini savunuyor” şeklinde konuştu.
ANAYASA MAHKEMESİ YETKİSİNİ AŞIP YAPTIĞI YERSİZ İPTALLERLE MEVZUAT HÜKÜMLERİNİ VE ANAYASAYI UYGULANAMAZ HALE GETİRMİŞTİR
İl Başkanı Av. Mert Gündeşli, “Anayasa Mahkemesi'nin anayasanın 14’üncü maddesini işlevsiz hale getirdiği açıkça görülmektedir. Bu karar Hakkındaki hüküm kesinleşmemiş ve mutlak terör suçu işlemiş tüm şüphelilere TBM yolunu açmıştır. Burada Anayasa Mahkemesi kendisini yasama organı üzerine bir vesayet makamı olarak yüksek Yargı organlarını da delege mahkemesi gibi görmüştür. Anayasa normunun esastan iptal sonucunu doğacak şekilde işlevsizleşmesine yol açmıştır. Anayasanın 14’üncü maddesinin birinci fıkrasında anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamazlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin aleyhine karşı yapılmış terör suçlarında bu anayasanın 14’üncü maddesini ihlal kapsamında sayılır. Burada Anayasa Mahkemesi yetkisini aşıp yaptığı yersiz iptallerle mevzuat hükümlerini ve anayasayı uygulanamaz hale getirmiştir. Kaos ortamı oluşturmuştur.
KENDİSİNİ YARGITAY ÜZERİNDE SÜPER TEMYİZ GÜCÜ OLARAK GÖRMÜŞTÜR
Anayasamızın 6’ncı maddesine göre hiç kimse kaynağını anayasadan almayan yetkiyi kullanamaz. Hukukta yorum farkı olur. Ancak bu yorum farkını anayasanın maddelerini uygulanmaz hale getirecek şekilde yaparsanız hukuk devletine zarar verirsiniz. Burada Anayasa Mahkemesi de yorum yöntemi yanlış kullanarak hukuk devletine zarar vermiştir. Anayasa Mahkemesi Anayasa Madde 154’ü ihlal ederek kendisinin Yargıtay üzerinde süper temyiz gücü olarak görmüştür. Yargıtay, Adliye Mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Burada son kararı Yargıtay'ın vereceği açıktır. Bizim en üst mahkememiz, temyiz mahkememiz, kararın kesinleştiği mahkeme Yargıtay'dır. Ama burada Anayasa Mahkemesi bizim anayasamızın 148’nci maddenin 4’ncü fıkrasına açıkça aykırı karar veriyor. Açıkça hukuka aykırı olarak hareket ediyor.
YARGITAY’IN VERMESİ GEREKEN BİR KARARI BURADA ANAYASA MAHKEMESİ VERİYOR
148’nci maddenin 4’ncü fıkrasına göre de bir ihlal var. Aynı zamanda 14’ncü maddeye göre de bir ihlal var. Bu konuda bir ihlal daha var. Anayasa Mahkemesi’nin anayasanın 183’ncü maddesini açıkça ihlal ettiği görülecektir. 183’ncü maddenin 2’nci fıkrasına göre seçimden önce soruşturmasına başlanmış olmak kaydıyla anayasanın 14’ncü maddesinde milli güvenliğe aykırı suçlar dokunulmazlık kapsamında olmadığı halde Anayasa Mahkemesi bu hükmü yok sayarak soruşturmasına milletvekili seçilmeden önce başlanmış olmasına rağmen Anayasal düzeni ve milli güvenliğe aykırı fiilleri nedeniyle Cezası Yargıtay tarafından onanan Gezi davası Can Atalay'ın dokunulmazlıktan yararlanacağını belirterek Yargıtay'ın bu konudaki kesin hükmünü yok sayıyor. Bildiğiniz yetki gaspı yapıyor. O bildiğiniz yani Yargıtay’ın vermesi gereken bir kararı burada Anayasa Mahkemesi veriyor.
CAN ATALAY'IN DOKUNULMAZLIKTAN YARARLANABİLECEĞİNİ SAVUNUYOR
Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 14’ncü maddesinde milli güvenliğe aykırı fiillerin kanun koyucu tarafından belirlenmediğini, gerekçesiyle bu suçları işleyenlerin dokunulmazlıktan yararlanamayacağına karar vererek hukuka aykırı davranıyor. Oysa anayasanın 14’ncü maddesinin son fıkrası milli güvenliğe aykırı fiillerin yaptırımının kanunla belirlenebileceğini söylüyoruz. Anayasa Mahkemesi, bu fiillerin yaptırımlarının Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'nda kanun koyucu tarafından belirlendiğini çok iyi bilinmesine rağmen Anayasa ve kanunları ihlal ediyor. Anayasa Mahkemesi bu tutumuyla seçimden önce soruşturması başlayan ve kırmızı bültenle aranan teröristlerin aday yapılması durumunda FETÖ, Karayılan gibi henüz haklarında hüküm verilmemesi nedeniyle milletvekilliği seçilip dokunulmazlık kazanabileceklerini savunuyor. Seçimden önce soruşturmasına başlanmış, kanun da açıkça milli güvenliğimize ve vatanın bölünmez bütünlüğüne aykırı hareketler eden Can Atalay'ın dokunulmazlığından yararlanabileceğini savunuyor. Mesela Yargıtay'da ceza daireleri arasındaki bu uyuşmazlıkta Ceza Genel Kuruluna gider. Ceza Genel Kurulunda gerekli oy çoğunluğu toplanıp orada karar verilir. Anayasa Mahkemesi'nde de bu kararı oy çokluğuyla veriyorlar. Ama bunun üzerine bir karar mercii koyulursa, bu kararların tekrardan meclisten geçirilmesi sonucu yürürlüğe girmesi gibi yeni bir kanun maddesi, yönetmelik, bu şekilde yeni bir düzenleme yapılırsa hukuka çok büyük bir fayda katmış olur. Bu belirsizlikleri ortadan kaldırır. Anayasa Mahkemesi'nin süper temyiz gibi hareket etmesini ortadan kaldırır” ifadelerini kullandı.
Haber: Emrah Özdemir