Geçmiş yıllarda Kahramanmaraş sokaklarında, top peşinde koşan her çocuğun dilinde bir isim vardı: Berber Hüseyin. Asıl adı Hüseyin Azgın’dı ama mahalle arasında, sahada, soyunma odasında herkes onu o lakabıyla tanırdı. Çünkü o sadece bir teknik direktör, bir eski futbolcu değil; bir dönemin ruhunu taşıyan yaşayan bir efsaneydi.
1948 yılında Kahramanmaraş’ta dünyaya gelen Hüseyin Azgın’ın futbol tutkusu daha çocukluk yaşlarında başladı. Ayakkabının burnu yırtık, dizler hep yara bere içinde ama yürek dopdolu… Saha yoktu, forma yoktu, ama inanç vardı, azim vardı. Onun futbol aşkı öyle büyüktü ki; sadece bir takımın değil, bir şehrin kaderine etki etti.
O, DİSİPLİNİN VE MÜCADELENİN ADIDIR
Ama Hüseyin Azgın sadece topa vurmazdı. O, disiplinin ve mücadelenin adıdır. Onunla aynı sahada top koşturanlar bilir, "Berber Hüseyin’in tokadını yemeyen futbolcu yoktur" sözü şehir efsanesi değil, gerçeğin ta kendisidir. Ama bu tokat, öfkeyle değil; içindeki futbol aşkıyla, kazanmaya olan inancıyla atılırdı. Kimsenin gönlü kırılmazdı o tokatla, aksine akıllar başa gelir, forma terlemeden çıkarılmazdı.
FİDANSPOR’LA ÖZDEŞLEŞEN BİR ÖMÜR
Futbolculuk kariyeri boyunca mütevazı ama yürekli bir duruş sergiledi. Lakin onu asıl efsane kılan, sahaya kenardan hükmettiği antrenörlük yıllarıydı. Ve bu kariyerin merkezi, Fidanspor oldu. O kulüp ki, Hüseyin Azgın’la anıldığında başka bir anlam kazanır. Sanki kulübün rengi de, ruhu da onunla yoğrulmuştu.
Her sezona "şampiyon olacağız" diye başlardı. Yalnızca umut vermek için değil, gerçekten inanarak... Onun çalıştırdığı takımlar, rakiplerinden daha çok yetenekli olmayabilir ama daha çok inanır, daha çok mücadele ederdi. Çünkü onlara sahada yalnız olmadıklarını, yanlarında Berber Hüseyin’in yılların deneyimi ve yüreği olduğunu hissettirirdi.
AYNI SEZONDA İKİ TAKIM: FİDANSPOR VE TEDAŞSPOR
Onun teknik adamlık serüvenindeki en ilginç dönemlerden biri de aynı sezonda hem Fidanspor hem de Tedaşspor’u çalıştırdığı dönemdi. Futbolun doğası gereği zor olan bu durum, başka bir teknik direktör için imkânsız olabilirdi. Ama Hüseyin Azgın için değil. Çünkü o işini aşkla yapardı. Sabah Tedaşspor idmanına gider, öğleden sonra Fidanspor’u çalıştırır, akşam da evine değil, yine sahaya dönerdi.
Bu zorlu görevde de başarısız olmadı. Her iki takımı da sahada dişe diş mücadele ettiren, oyuncularına sadece futbolu değil, karakteri de öğreten bir liderdi. Onun kitabında “kaybetmek” diye bir kelime yoktu. Kaybedilen maçlar bile onun için bir dersti; futbolcuya, takıma, sahaya dair.