Ve beklenen gün geldi. Üç durup dördüncü günü, 24 Haziran 2018 tarihinde Cumhuriyet tarihimizin en önemli seçimlerinden birisine gidiyoruz.
Aslında nacizane beklentim, yaşadığımızdan çok daha gergin, çok daha kutuplaştırıcı bir seçim atmosferi idi. Ağır eleştiriler oldu mu, oldu. Adaylar vaatleri ve bu vaatleri nasıl gerçekleştirecekleri yönündeki projelerinden çok birbiri ile uğraştı mı, uğraştı. Ancak genel bir bakış açısı ile hakarete varan söylemlere çok tanık olmadık. Miting alanlarında en azından adaylar rakiplerini yuhalatmadı. İstisnalar hariç, adaylar bu kez! Kendisi gibi düşünmeyeni, kendisine oy vermeyeni terör yandaşı olarak nitelemedi.
Çok partili sisteme geçildiği tarih olan 1946 yılından sonra, mevcut sistem değişikliği ile ilk kez sandıklarda oyumuzun rengini belli edeceğiz. Elimize iki adet zarf tutuşturulacak. Birisinde Cumhurbaşkanını oylayacağız, diğerinde siyasi partiyi. Siyasi parti ve milletvekilliği seçimleri birinci turda bitecek. Hangi partinin yüzde kaç oy aldığı, kaç milletvekili çıkardığı Pazar akşamı netleşecek. Cumhurbaşkanlığı yarışında yüzde elli barajını geçen aday olmazsa 15 gün sonra yeniden sandık başına gideceğiz.
Partili Cumhurbaşkanını çıkaran ittifak ile, meclisteki çoğunluğu elinde bulunduracak ittifak ayrı olursa, meclis nasıl çalışacak, yasama ve yürütme nasıl işleyecek bunlar soru işareti. Yaşanacak, görülecek, yaşayarak öğrenilecek. Temenni, bu öğrenme sürecinin ülkemize çok zaman, güç ve ekonomik kayıp yaşatmaması. Kargaşa, belirsizlik, siyasi krizler ile ülkemizin baş başa kalmaması.
Başkanlık referandum propagandasının en büyük söylemlerinden birisi “artık koalisyonlar dönemi sona erecek” iddiası idi. Gerçekten de koalisyonlar dönemi sona eriyor. İttifaklar dönemi başlıyor. Aralarında nasıl bir fark var, idrakinden uzak olsak ta, temel siyasi ideolojileri tamamen farklı partilerin oluşturduğu ittifaklar nasıl ve nereye kadar bu birlikteliği sürdürecekler, devamlılıkları ne kadar sürecek derin bir muamma. Büyük bir ortağın çok küçük bir ortağın desteğine muhtaç siyaset yürütmek zorunda kalacağı yeni sistemde, azınlığın çoğunluğa hakimiyeti söz konusu olmayacak mı?
Artık zaman kendi oylarımız ile tercihini yaptığımız, evet dediğimiz bu yeni sistemin uygulama aşamasında. Pazartesi nasıl bir Türkiye’ye uyanacağımızı kimse kestiremiyor. Anket sonuçları birbirine çok yakın. Klasik söylem; her halk kak ettiği şekilde yönetilirmiş. Her halükarda Hak ettiğimiz Türkiye’ye uyanacağız.