24 Ekim 2019 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanununun 5. Maddesi ile 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa eklenen ek madde ile hâkim, savcı, avukat veya noter olabilmek için Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’na girme zorunluluğu getirilmişti. Ayrıca idari hâkim olabilmek için de İdari Yargı Ön Sınavı’nda başarılı olmak gerekiyor. Hukuk mesleklerine giriş sınavı yılda en az bir defa, idari yargı ön sınavı ise 2 yılda en az bir defa yapılacak. ÖSYM tarafından yapılacak sınav test şeklinde olacak ve en az 100 soru sorulacak. Sınavda başarılı olmak için 100 üzerinden en az 70 puan almak gerekecek. Yeni düzenlemeyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Av. Musab Hasırcı, Türkiye’nin sınav tarihi dikkate aldığında umulan sonuçlara ulaşılamayacağını ifade ederek, sınavla birlikte artık fakültelerin iyi bir avukat yetiştirmek yerine sınavı geçebilen öğrenciler yetiştirmeye ve dershaneler gibi yalnızca sınav odaklı eğitimler vermeye başlayacaklarını söyledi.
AVUKATLARIN YETERLİLİK SORUNU ORTAYA ÇIKMAYA BAŞLADI
Av. Musab Hasırcı, “Dezavantajlarını ve avantajlarını kavrayabilmek için öncelikle bu sınavın getiriliş sürecini iyi analiz etmek gerekiyor. Son 10 yılda; hali hazırda eğitim veren hukuk fakültelerinin kontenjanlarının 2 katından daha fazla artırılmasının yanı sıra niteliksiz yeni hukuk fakültelerinin de eklenmesiyle avukatların yeterlilik sorunu ortaya çıkmaya başladı. Hukuk eğitimi sonunda hâkim-savcı-avukat gibi toplumun gözde mesleklerinden birine sahip olma düşüncesi; hukuk fakültesini pahalı bir eğitim haline getiriyor ancak hukuk fakültesinin açılabilmesi için laboratuvar, teknolojik donanım vesaire herhangi bir masraf gerektiren ihtiyaç olmadığı için çok masrafsız bir eğitim halini alıyor. Bu nedenle son yıllarda kar amacı güden niteliksiz özel üniversitelerin mantar gibi türemesi ile birlikte bu niteliksiz üniversitelerde niteliksiz eğitim veren hukuk fakültelerinin sayısı da önlenemez ve öngörülemez şekilde arttı. Hal böyle olunca da avukatlık mesleği tabiri caizse elden ayaktan düşmüş oldu. Ülkeyi yönetenler bu soruna çare ararken de Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nı icat ettiler. Bu sınavın bir nevi filtre görevi göreceğini, fakültede iyi eğitim almayan ve kendisini yetiştirmeyen hukuk mezunlarının meslek sahibi olamayacağını, öğrencilerin de sınavı geçememe korkusu ile daha iyi bir eğitim alacağını, fakültelerin ise sınavı geçemeyen öğrenci mezun etmenin kurumlarını itibarsızlaştıracağı düşüncesi ile daha iyi bir eğitim vereceğini düşündüler. Beklenen avantajları bunlar ancak Türkiye’nin sınav tarihini dikkate aldığımızda umulan sonuçlara ulaşılamayacağını düşünüyorum.
SINAV BAŞARISI ODAKLI BİR EĞİTİMİN ÇOK DAHA KÖTÜ SONUÇLARA YOL AÇACAĞINDAN KORKUYORUM
Bu sınavla birlikte artık fakülteler; iyi bir avukat yetiştirmek yerine sınavı geçebilen öğrenciler yetiştirmeye başlayacak ve dershaneler gibi yalnızca sınav odaklı eğitimler vermeye başlayacaklar. Hâlihazırda hukuk fakültelerinin eğitimleri öğrencilerin mezun olduğunda sudan çıkmış balığa dönmelerine neden oluyorken; sınav başarısı odaklı bir eğitimin çok daha kötü sonuçlara yol açacağından korkuyorum. Günümüzde iyi eğitim veren hukuk fakültelerinin sayısı 15-20 iken, Hukuk mesleklerine giriş sınavı ile birlikte bu üniversiteler de artık iyi hukukçu yetiştirme misyonunu terk ederek sınavı geçebilen öğrenciler yetiştirme yolunu seçecek ve biz elimizdeki pozitifliklerden de mahrum kalacağız. Ayrıca; insanlar 4 yıl hukuk fakültesi okuduktan sonra sınavı geçemezse ne olacak? Türkiye yeni üniversite mezunu işsizler kazanacak, bu insanlar 2 yıl-3 yıl- 4 yıl sınavı geçmek için çabalayacak, eninde sonunda sınavı geçecekler ama biz bu insanların emeğinden 4 yıl faydalanamamış olacağız, bu insanlar 4 yıl boyunca ailelerine yük olmaya devam edecekler, bu hukuk fakültesi mezunları üniversitede almaları gereken eğitimi mezun olduktan sonra sınavı geçemediklerinde dershanelerden almaya çalışacak, bu da üniversiteleri gereksiz-dershaneleri ise çok gerekli hale getirecek; aynı 2015 yılına kadar olduğu gibi… O dönemde üniversite sınavını kazanmak için dershaneler önemli okullar önemsizdi şimdi ise meslek sınavını geçmek için üniversite önemsiz dershane önemli hale gelecek… Bu da yine birilerinin zenginleşmesine, üniversite eğitimlerinin ise değersizleşmesine neden olacak… KPSS’yi düşünelim. Öğrenciler üniversiteden mezun oluyorlar ve üniversitede gördüklerinden tamamen bağımsız bir sınava girerek atanmaya çalışıyorlar, bu yüzden de dershaneye gitmek zorunda kalıyorlar; 4 sene üniversite okuyan birisi 4 sene de atanmak için dershaneye gidiyor. Atandığında ne oluyor? Sınavı kazanmak için aldığı eğitimi beyninden silip üniversitede öğrendikleri ile mesleğini icra ediyor. Çünkü sınav ile meslek çok ilintili olmuyor. Aynı sorunları hukuk mesleklerine giriş sınavında da yaşayacağımızı düşünüyorum.
İŞ HAYATLARINDA ÇOK BAŞKA BİR DÜNYA İLE KARŞILAŞACAKLAR
Sınav odaklı eğitimle mezun olan öğrenciler; iş hayatlarında çok başka bir dünya ile karşılaşacaklar. Hâlihazırda zaten hukuk fakültelerindeki eğitim meslek hayatını çok karşılamıyorken ve mezunlar iş hayatına girdiğinde sudan çıkmış balığa dönüyorken, sınav odaklı eğitimde bu durum daha da belirginleşecek. İyi bir hukukçu olmanın yolu kanun ezberlemekten değil, kanun maddelerini iyi analiz ederek karşımıza çıkan uyuşmazlığa doğru uygulamaktan geçiyor. Sınavı ÖSYM yapacak, ÖSYM’nin sınavları ezberci sisteme dayalı olduğundan kritik analitik düşünce sahibi nesiller yetiştirmemiz gerektiği yerde hala 50 yıl öncesinin gerekliliklerini yerine getirmeye çalışmak adalet sistemimizi şu an olduğundan çok daha kötü yerlere götürüyor.
TECRÜBELİ OLMAK İÇİN GERÇEK DÜNYADAN ÇOK FAZLA HUKUKİ UYUŞMAZLIKLA KARŞI KARŞIYA GELMEK GEREKİYOR
Belki bir nebze kanunlar ve kurallar konusunda daha bilgili olmalarını sağlayabilir ama daha donanımlı ve tecrübeli olabilmeleri için herhangi bir faydası olacağını düşünmüyorum. Az önce de ifade ettiğim gibi donanımlı ve iyi bir hukukçu olabilmenin yolu kanun maddelerini iyi analiz ederek bu kural ve kanunları karşımıza çıkan hukuki uyuşmazlıkta doğru uygulamaktan, hukukun mantığını iyi anlamaktan geçiyor. ÖSYM’nin sınavları hiçbir zaman bir mesleğin gerektirdiği donanıma sahip olunup olunmadığını ölçebilecek yeterlilikte olmamıştır. Bu nedenle bahsettiğim gereklilikleri ölçebilecek bir sınav sistemi kurabileceklerini düşünmüyorum. Tecrübeli olmak için gerçek dünyadan çok fazla hukuki uyuşmazlıkla karşı karşıya gelmek gerekiyor. Avukatlık mesleği yapabilmek için gerekli olan zorunlu staj eğitimi 1 yıl sürüyor, bunun 6 ayı adliyede stajla, diğer 6 ayı ise bir avukatlık ofisinde geçiyor. Staj verimliliğini arttırmak gerekiyorken, hukuk fakültesi mevzuatında uygulamalı derslerin sayısını arttırmak gerekiyorken, hukuk fakültesi öğrencilerini mümkün olduğunca gerçek dünyanın sorunları ile karşı karşıya getirmek gerekiyorken yalnızca sınavla mezunları daha tecrübeli hale getirebileceğimizi düşünmek hayalperestlik olur” şeklinde konuştu.
Haber: Emrah Özdemir