İnşaat mühendisliğinin öğrenim aşamasından emekliliğe kadar hak ettiği itibarının tekrardan sağlanması amacıyla Kahramanmaraş İnşaat Mühendisleri Odası tarafından basın açıklaması yapıldı. Kentteki inşaat mühendisleri adına basın açıklamasını Kahramanmaraş İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Ökkeş Buğra Dalkıran okudu. 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin faturasını sadece bireysel olarak inşaat mühendislerine kesilmesinin doğru olmadığını aktaran Başkan Dalkıran, şu an ceza evlerinin, o yıllarda yapım teknolojisinin el verdiği ölçüde ve dönemin deprem yönetmeliğine uyan ve bu felaketin faturası kendilerine kesilen onlarca mühendis ile dolu olduğunu söyledi.
2000 YILI ÖNCESİNDE KAHRAMANMARAŞ 2. DERECE DEPREM BÖLGESİ OLARAK BELİRLENMİŞTİ
Başkan Ökkeş Buğra Dalkıran, yapmış olduğu basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Biz depremzede inşaat mühendisleri olarak mesleğimize ve meslektaşlarımıza sahip çıkmak için buradayız. Bu toplantının esas amacı Kahramanmaraş’ta gerçekleşmiş asrın felaketinden bundan sonraki nesillere bırakacağımız kalıcı ve dayanıklı bir miras olması için; İnşaat mühendisliğinin öğrenim aşamasından emekliliğe kadar hak ettiği itibarının tekrardan sağlanmasıdır. Yaşadığımız 4 büyük ve 30 bini aşkın artçı depremin ardından ölçümsel büyüklük olarak merkez üslerindeki değerler esas alınmış olsa da şehrin alüvyon arazilerinde şiddeti üç katından daha fazlasına ulaşan enerjiler doğurdu ve bu deprem kendimizi en güvende hissettiğimiz yuvalarımızda gecenin bir vaktinde yakaladı. Beton yığınları arasında günlerce kaybettiğimiz vatandaşlarımızı aradık, cenazesini bulanların şükür ettiklerine şahit olduk, acılarımızı hiç unutmayacağız, bir ömür saatlerimiz her 4:17’yi gösterdiğinde aynı acıyı yaşayacağız. Kaybettiklerimizi asla geri getiremeyeceğiz. Gelin bu depremi herkesin anlayabileceği şekilde inceleyelim; 2000 yılı öncesinde Kahramanmaraş 2. derece deprem bölgesi olarak belirlenmişti. 1999 yılı öncesi yapılan bütün binalar tasarlanırken, bina ağırlığının %8’i kadar yatay deprem kuvveti etki eder mantığı ile binalarımız tasarlanmıştır. Ancak 6 Şubat günü AFAD’ın açıklamasına göre, etkiyen deprem kuvveti 2 katı olarak ölçüldüğünü hepimiz biliyoruz. Yani örnek verecek olursak; 1000 ton ağırlığındaki bir binaya 80 ton yatay deprem yükü etki etmesi beklenmekteyken, binalar tamı tamına 2000 ton yatay deprem yüküne maruz kaldı. Statik açıdan hesaplanandan 25 kat büyük bir deprem gerçekleşti. 1998-2007 yılları arası yapılan binaların, statik açıdan hesaplanan değerinden ise 5 kat büyük bir deprem gerçekleşti. Nasıl ki 100 Kg taşıyabilecek bir insanın 2.5 Ton yük taşıması beklenemez ise bu binaların da bu deprem yüküne dayanması birçok parametrenin beraberinde ancak gerçekleşir.
AFAD’IN SESİNE KULAK VERİLSE İDİ BUGÜN BÖYLE BİR SONUÇ İLE KARŞI KARŞIYA KALMAYACAKTIK
Peki, ne yapılabilirdi? 2011 yılında yayınlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’nda mevcut yerleşim yerleri ile mevcut yapıların risklerinin belirlenip, 2012-2017 yılları arasındaki 5 yıllık süreçte bu yapıların daha sağlıklı hale getirilmesi için çalışmaların yapılması, önlemlerin alınmasına vurgu yapılmıştı. Ancak görünen o ki geldiğimiz noktada bu eylem planına uyulmadığı, yetkililer tarafından yeterli önlemlerin alınmadığı hepimiz tarafından görülmüştür. Yıkılan binalar 2012-2017 tarihleri arasındaki 5 yıllık eylem planı sürecinde incelenmiş olsa idi binlerce insanımız şu an hayatta olabilirdi. 2019 yılında Afet ve Acil durum müdürlüğü ‘nün Kahramanmaraş ve çevresindeki illerde öngördüğü 7 üzeri şiddetteki deprem senaryosunda; meydana gelecek yıkım ve can kayıpları tüm yetkililer tarafından raporlanmıştı. Yine AFAD’ın sesine kulak verilse idi bugün böyle bir sonuç ile karşı karşıya kalmayacaktık. Şu an Ceza Evleri, o yıllarda yapım teknolojisinin el verdiği ölçüde o dönemin deprem yönetmeliğine uyan ve bu felaketin faturası kendilerine kesilen onlarca mühendis ile dolu. Meslektaşlarımız 7 aydır tutuklular. Bu doğal afetin faturası sadece bireysel olarak inşaat mühendisi meslektaşlarımıza kesilmesi ne kadar doğrudur? Elbette ki yüce Adaletin tesis edilmesi; bilirkişi ve mahkeme heyetlerinin ivedilikle karar aşamasına geçmesi ile mümkündür. Buradaki esas sorumluluğu irdelemek gerekirse; Demir bağlayan ustanın etriye kancasını önemini bilmemesi mi? Beton dökümünde sırf 1 saat erken bitirmek için dayanımını yarıya düşüren kalıpçıyı mı? Üç daire fazla almak için imar tadilatı yaptıran arsa sahipleri mi? Rastgele tadilat yaptıran dükkân sahipleri mi? Boru ve elektrik tesisatı geçirmek adına tahribat yapan tesisatçıları mı? Hiçbir bilimsel çalışma gözetmeden kat artırımına giden imar komisyonları mı? Ömür boyu yaşayacağı yuvayı seçerken sadece görsel kaygı taşıyan daire müşterileri mi? En önemlisi bütün sorumlulukların tam yetki ve bağımsız yaptırım gücü verilmeksizin hatta bilinçli taksirle insan canına kıymak suçu dahil yüklenen inşaat mühendisleri mi? diye hepimizin sorgulaması gerekiyor! Mesleğimizin günümüz koşullarında güne uyarlanması kaçınılmazdır.
3 YILLIK TEMEL EĞİTİM SONRASINDA 2 YILLIK SAHA VE UZMANLIK EĞİTİMİ İLE MESLEKTE KALİTE SAĞLANABİLİR
Öğrenim süreçlerinin; Arazide emek vermiş meslektaşlarımızla, Akademik branşında duayen hocalarımızla ve resmi tüm muhattaplarımızla bir çalıştay oluşturulup masaya yatırılmalıdır. Üniversitelerde İnşaat Mühendisliği Öğrenim sürecinde mutlak suretle olması gerekenler; Doktorluk ve inşaat mühendisliği gibi meslekler vatandaşın can güvenliğini doğrudan ilgilendiren meslekler olduklarından dolayı Tıp fakültesine girişlerde taban puan uygulaması inşaat mühendisliği mesleğinde de uygulanması gerekmektedir. Öğrenim süresinin son yılları mutlaka saha uygulamaları içerisinde olmalıdır. Meslekteki uzmanlık temelleri bu dönemde oluşturulmalı sınavlar ile mutlaka eğilimler belirlenmelidir. Örneğin; 3 yıllık temel eğitim sonrasında 2 yıllık saha ve uzmanlık eğitimi ile meslekte kalite sağlanabilir. Şantiye şeflerinin kanunlarca can güvenliğinin sağlanması ve mesleki yetkilerinin işverenler tarafından kısıtlanmaması şarttır. Bir düzenleme ile Bakanlık bünyesinde kurulacak şantiye şefliği etik kurullarına direk bağlanmalıdır. En temel sorun; Şantiye şefinin geliri işini tam yapması için yeterli düzeye getirilmelidir. Tüm şantiye personeli Özellikle kalıp – demir ustaları şantiye şefleri ile beraber resmi sorumluluk üstlenmelidir. Aynı zamanda şantiye şefleri etik kurul tarafından mutlak suretle denetlenmelidir. Hali hazırda uygulanan yapı ruhsatında şantiye şefi aranması zorunluluğu 200 m2 sınırından 500m2 inşaat alanına çıkarılmalıdır. Örneğin 500m2 den küçük yapılarda yeni mezunlar için istihdam ve tecrübe alanı oluşturulabilir.
STATİK TASARIMI DEPREM ANINDA OLUMSUZ ETKİLEYEBİLECEK TALEPLERİN ÖNLENMESİ ŞARTTIR
Yapı denetim sistemi İnşaat mühendisleri; görev ve yetki konusunda merkeze alınmış durumdadır. Ancak buna rağmen sektörümüz yetkin mühendisi ofis ve sahada görememektedir. Sistemin yeni mezun kontrol elemanından veya emekli olup mesleğini günün şartlarına güncellememiş denetçi mühendislerden arındırılması şarttır. Yapı denetimlerin hem sahada hem de sistemsel olarak işleyişte çözülmesi gereken sorunlarının olduğunu bilmekteyiz. Aynı şeflerimiz gibi yapı denetim çalışanları da sahada şiddete maruz kalmaktadırlar. Statik proje ücretlerini tıpkı yapı denetim havuz sistemi gibi bir sistemle paylaştırılıp kontrol altına alınmalıdır, tasarım aşamasında işverenin veya mimarın talepleri yönetmeliğe aykırı olmasa da statik tasarımı deprem anında olumsuz etkileyebilecek taleplerinin önlenmesi şarttır. Örneğin Kiriş - kolon iptali veyahut aynı yönde çalışan kolon tasarımı veya perde iptallerinin mimar ve işverenler tarafından talep edilmesi engellenecektir.
BİNALARDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN BEDELİ İNŞAAT MÜHENDİSLERİNE ÖDETİLEMEZ
Meslekte yetkinlik ve branşlaşma acilen masaya yatırılmalıdır. Tecrübe diploma yaşıyla ölçülemez. Hukuki açıdan binaların tüm sorumlulukların afetler sonrası inşaat mühendislerine yüklenmesi kesinlikle yanlıştır. Yapım yılı itibariyle üretim teknolojisi ve personel bilgi birikim düzeyi yıllara sari artı yönde gelişmektedir. Binalarda yapılan değişikliklerin yapısal tadilatların veya bakım eksiklerinin bedeli inşaat mühendislerine ödetilemez. Bir bina kullanılmaya başladığından itibaren yetkin inşaat mühendislerince periyodik inceleme ve kontrolleri şarttır. Kat malikleri bu bakımların sorumluluğuna ortak olmalıdır. Mesleğimizle ilgili siyaset ve ideolojik ayrışmadan bağımsız olarak; Çevre Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığımızı, Yüksek Öğrenim Kurumu Başkanlığımızı, İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkezimizi, Mesleğimizin duayen büyüklerini Değişimin ve dönüşümün ortağı olmaya depremin merkezi Kahramanmaraş’ımızda yapılacak çalıştaya davet ediyoruz.”
Haber: Emrah Özdemir