5 Nisan 2023 tarihinde resmi gazetede yayımlanan 7445 sayılı Kanunla, dava açmadan önce arabuluculuğa başvurulması zorunlu olan uyuşmazlık konularının kapsamı genişletildi. Daha öncesinde; iş davalarında, tüketici davalarında ve ticari davalarda bulunan arabuluculuğa başvurma zorunluluğu artık; kiralanan taşınmazların 2004 sayılı Kanuna göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler hariç olmak üzere kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar, Taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar, 23/06/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar ve Komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar için de geçerli hale geldi. Kanun değişikliğinin 1 Eylül 2023 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği belirtilmişti. O gün geldi. Yeni dönemin Türk toplumuna neler getirebileceğini, artılarını eksilerini gazetemizin köşe yazarı Av. Musab Hasırcı değerlendirdi.

hd

GÜN GEÇTİKÇE ARABULUCULUĞUN KAPSAMI GENİŞLETİLİYOR

Av. Musab Hasırcı; “Arabuluculuk, uyuşmazlıkların ve anlaşmazlıkların dava açılmadan önce barışçıl yöntemlerle iki tarafın anlaşması ile çözümlenmesi amacıyla getirilmiş bir kurum. Gün geçtikçe arabuluculuğun kapsamı genişletiliyor, mümkün olduğunca çok konuda arabuluculuk zorunluluğu getirilerek mahkemelerin iş yükünün azaltılması ve anlaşmazlıkların davaya gitmeden önce çözülmesi amaçlanıyor. Türkiye’de arabuluculuk 2012 yılında çıkarılan “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu” ile bir temele oturdu. O dönemde yalnızca İşçilik alacakları için dava açmadan önce arabuluculuğa başvurulması zorunluluğu varken devamında Ticari davalar ve Tüketici davaları da arabuluculuk zorunluluğu kapsamına alındı. Son düzenleme ile de arabuluculuğun kapsamı iyice genişletilerek kira davaları, ortaklığın giderilmesi davaları, Kat mülkiyetinden doğan davalar ve komşu hakkından doğan davalar da arabulucuya başvurma zorunluluğu kapsamına alındı” sözlerini kullandı.

ORTA YOL BULUNARAK ANLAŞMA ZEMİNİ ARANIYOR

Arabuluculuk süreci hakkında bilgiler veren Av. Musab Hasırcı; “dava açmak isteyen taraf ilk önce Arabuluculuk dairesine başvurarak dava açmak istediği anlaşmazlığı arabuluculuk yoluyla çözmek istediğini bildiriyor. Ardından arabuluculuk dairesi tarafından, arabulucular siciline kayıtlı bir arabulucu, uyuşmazlığın çözümü için arabulucu olarak atanıyor. Arabulucu olunabilmesi için hukuk fakültesi mezunu olunması, en az 5 yıl sigortalı olarak çalışılması ve arabuluculuk eğitiminin ardından yapılacak sınavda da başarılı olunması gerekiyor. Arabulucu olmaya hak kazananlar; arabuluculuk dairesine başvurarak arabulucular siciline kaydoluyor ve sonrasında arabuluculuk başvurularında daire tarafından sıra usulüne göre atamalar yapılıyor. Dosyaya arabulucu atandıktan sonra, arabulucu taraflar ile iletişime geçiyor ve arabuluculuk toplantısı için gün belirleniyor. Belirlenen gün ve saatte, belirlenen yerde taraflar ve arabulucu bir araya gelerek; her iki tarafın menfaatleri ve dosyanın durumu dikkate alınarak orta yol bulunarak anlaşma zemini aranıyor. Arabulucunun hâkim gibi bir tarafı haklı görme veya anlaşma şartlarını belirleme yetkisi kesinlikle yok. Arabulucu sadece tarafları bir araya getirmek ve aralarında orta yolun bulunması için yardımcı olmakla görevlidir. Arabuluculukta anlaşmak veya anlaşmamak tamamen iradi bir şeydir ve taraflar anlaşmaya veya anlaşmamaya zorlanamaz.

KİRA KONULARINDA ÇOK FAZLA UYUŞMAZLIKLAR ÇIKMAYA BAŞLAMIŞTI

Soru: Sizce arabuluculuk kapsamına alınan bu yeni konularda tarafların arabuluculukta anlaşma oranı nasıl olur? Sizin öngörüleriniz neler? Cevap: Kira davalarında dava açmadan önce arabuluculuğa başvurma zorunluluğu, çok geç kalınmış bir düzenleme oldu. Türkiye’de pandemiden önce gelmesi gereken bir şarttı. Pandemiden sonra ekonominin bozulması, Türkiye’de genç nüfusun ve dolayısıyla konut ihtiyacının kontrol edilemez oranda artması, gelir dağılımındaki dengesizlik sebebiyle çok küçük bir zümrenin ülkenin büyük çoğunluğunun ihtiyacı olan yüksek miktardaki konutu elinde tutması, Türkiye’de kiracılık oranının çok yüksek olması sebebiyle kira konularında çok fazla uyuşmazlıklar çıkmaya başlamıştı. Bu uyuşmazlıklar aslında 3 sene öncesinden kendisini belli ediyordu. O yüzden meclis tarafından daha hızlı aksiyon alınarak kira uyuşmazlıklarında arabuluculuk şartı getirilmiş olsaydı, şu anda mahkemelerde derdest olan kira davaları 4’te 1 oranında azalacaktı. Kira uyuşmazlıkları; uyuşmazlığın türü itibariyle anlaşmaya çok müsait konular. Zira kanun belli, davanın sonucunun ne olacağı az çok baştan belli. Bu yüzden her iki tarafın da ortak menfaatinin bulunması daha kolay olabiliyor. Kaldı ki zaten kira uyuşmazlıkları çoğunlukla kira bedelinden kaynaklı uyuşmazlıklar oluyor. Bu uyuşmazlıklar da kolaylıkla orta yolun bulunabileceği konular. O yüzden arabuluculuk zorunluluğu sayesinde kira davalarında toplum barışı bir nebze olsun sağlanabilecektir. Mahkemelerin iş yükünü azaltacaktır.

ORTAK SAYISI ARTTIKÇA DAVA DAHA YORUCU BİR HAL ALIYOR

Ortaklığın giderilmesi davaları için ise aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Ortaklığın giderilmesi davaları genellikle miras malları için açılan davalar oluyor. 2 kuşak, 3 kuşak nesilden nesile miras yoluyla aktarılan mallarda artık ortak sayısının artmasıyla malların yönetilmesi ve kullanılması zorlaşıyor, mirasçılar malların satılarak paraya çevrilmesi yoluna gitmek istiyorlar, sonucunda da ortaklığın giderilmesi davaları açılıyor. Ortak sayısı arttıkça dava daha yorucu bir hal alıyor. Kimi zaman bazı ortaklar yurt dışında oluyor kimi zaman bazı ortaklar vefat etmiş oluyor ve davaya artık o ortağın mirasçılarının da dâhil edilmesi gerekiyor. Hal böyle olunca, tebligat zorlukları, tarafların davaya dahlinin sağlanması, hukuki dinlenilme hakkının tam olarak tanınması gibi konularda sorunlar çıkabiliyor. Bu nedenle de davalar çok uzuyor. Kanun koyucu da yine dava açılmadan önce ortaklığın giderilmesi uyuşmazlıklarının çözülmesini istemiş olacak ki bu konuyu arabuluculuk kapsamına almış. Ancak; arabuluculuk başvurusunun ücretsiz olduğunu düşündüğümüzde arabuluculuk davetiyelerinin tebligat giderlerinin nasıl karşılanacağı merak konusu. Arabulucunun bu kadar mirasçıyı bir araya getirmesi, hepsini toplantıya davet etmesi, toplantıda hazır bulunmalarını sağlaması ve hepsinin kabul edeceği bir çözümün bulunması neredeyse imkansız. Kaldı ki bir taşınmazın ortaklığının giderilmesi söz konusu olduğunda bu taşınmazın bedelinin nasıl belirleneceği de belirsiz. Arabulucunun bilirkişi atama yetkisi olacak mı, taraflar mı bilirkişiyi bulmak zorunda olacak? Taraflardan birisi raporda belirtilen bedele itiraz ederse ne olacak? Yani esasen ortaklığın giderilmesi davalarında arabuluculuk zorunluluğu, süreci daha çekilmez hale getirecektir.

SÜRECİN SAĞLIKLI YÜRÜTÜLEBİLMESİ İÇİN ÖNCESİNDE BİR ALTYAPISININ OLUŞTURULMASI GEREKİRDİ

Kat mülkiyetinden doğan uyuşmazlıklar genelde; binada plana aykırı değişiklik ve tadilat yapılması, ortak alanların kullanılması gibi konulardan kaynaklanıyor. Bu davalar çoğunlukla dükkan sahipleri ile daire sahipleri arasında çıkan uyuşmazlıklardan kaynaklanıyor. Bu uyuşmazlıklar da bina sakinlerini temsilen bina yöneticisinin ve uyuşmazlığın diğer tarafının katılması ile arabuluculukta çözülebilecektir. Ancak burada da konusu para olmayan uyuşmazlıklar çoğunlukta olacağından nasıl çözümlere ve anlaşma sonuçlarına varılacağı, arabulucuların anlaşma belgelerini nasıl düzenleyeceği muamma. Ben açıkçası arabulucuların bu tür anlaşmazlıkların nasıl çözümlenebileceği ve anlaşma belgelerinin nasıl düzenlenebileceği konusunda yetkin ve yeteri kadar bilgi sahibi olduklarını düşünmüyorum. Sürecin sağlıklı yürütülebilmesi için öncesinde bir altyapısının oluşturulması ve arabulucuların bu konulara adaptasyonunun sağlanması gerekirdi. Bakanlığının bu konuda yetersiz kaldığını düşünüyorum” şeklinde konuştu.

Haber: Emrah Özdemir

Editör: Didem Kayabaşı