Ölümün soğuk ürpertileri hissedilmeye başlanmasın, hayat mihverinde büyük değişimler yaşanmaya başlar.
Yaşadığımıza kendimizi inandırıp etrafımızı şekillendirmeye başladığımızda herşeyi tarumar eden ölümün izleri etrafımıza yayılır. Ölüm için sessiz bir nasihat denir. Yazı ölüm olunca kelimeler bile azalıp her biri köşelere kaçıyor, yakala, onlardan anlamlı cümle kur, ne kadar zor.
"Ölümsüzlük Düşüncesi" isimli bir kitaptan söz etmek istiyorum. Yazarı Doç. Dr. Turan Koç. Sayın Koç, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde çalıştı, yayınlanmış kitapları var. Yazar, doktora çalışması olan kitabını "Hemen hemen herkes bir gün kendisine şu tür sorular sormak ve cevaplandırmak durumundadır: "Nereden geldim? Neyim? Nereye gidiyorum? Tüm bu yaptığımız planlar, geliştirdiğimiz projeler sonunda yarım kalacak, her şeyi, ölüme mi teslim edeceğiz? Niçin? Bu "niçin," felsefedeki önemli yerini koruması pek mümkün olmamışsa da, her zaman ilahiyatın temel problemi olarak kalmıştır" (sh. 10) Yazara katılmamak mümkün değil, hayatımızın çoğu vakitlerinde bu ve benzeri soruları cevaplandırmak zorunda kaldığımız olmuştur.
Ölümsüzlük düşüncesini ruh-beden ilişkisi açısından inceleyen kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde ruhun ölümsüzlüğü, ruh-beden ilişkisi, kimlik problemi, tenasüh, ikinci bölümde; aynı bedenle diriliş, asli parçaya bağlı diriliş, benzer bedenle diriliş, gölge varlık, ölümsüzlük ve Tanrı, ölümsüzlük ve gaye başlıkları altında verilen bilgilerin doyuruculuğu sanırım sizleri de ilgilendirir.
Sis kitabının yazarı Unamuno'dan bir alıntıyla başlayan kitabın üslûbunu vermek için şu bölümü alıyorum. "Ben" diyor Unamuno "Şu kanaata vardım ki, biz ve bütün insanlar için aynı olan bir tek çetin iş var. İnsanı ilgilendiren asıl sorun, her birimiz öldükten sonra, senin benim bilincimizin başına neler geleceği sorunudur."
Bakalım ölüm mü zor, yaşamak mı?
Ölümsüzlük Düşüncesi, Dr. Turan KOÇ, İz Yayıncılık, İstanbul