Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Yükseköğrenim Kurumu (YÖK) arasında imzalanan protokolle bazı üniversitelerde seçmeli ders olarak verilen Gönüllülük Çalışmaları dersi, 2021 yılından bu yana Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde de tüm bölümlerin ortak seçmeli dersi olarak veriliyor. Ders kapsamında kentte birçok faaliyetlerde bulunan öğrenciler, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içerisinde birçok insana gönüllü olarak yardımlarda bulunuyor. Kentteki okullara, köy okullarına, kütüphanelere yardım eden ders öğrencileri, sosyal sorumluluk projeleri üretiyor. Son olarak, SMA hastası Yusuf Baran için verilen konserin öncüsü olan Gönüllülük Çalışmaları öğrencileri her geçen gün yeni projelerle insanların karşısına çıkmaya devam edecek. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Gönüllülük Çalışmaları dersini veren Dr. Öğretim Üyesi Sevda Gülşah Yıldırım, dersin Uygulama Sorumlusu Muhammet Sadullah Alkış ve ders öğrencilerinden Fatma Nur Köşüm dersle ilgili gazetemize açıklamalarda bulundu. Dr. Öğretim Üyesi Sevda Gülşah Yıldırım, Gönüllülük Çalışmaları Dersinin okullarda zorunlu ders olarak okutulması gerektiğini belirterek, “Gönüllülük Çalışmaları dersi, seçmeli ders değil zorunlu ders olarak verilmeli. Bu dersi, tüm Türk Gençliği almalı. Bu dersi alan öğrenciler, vatanseverliğin gerçek anlamını yaşıyor. Bizler hiçbir çıkar gözetmeden, devletimizin yetişemediği yerlere gidip orada sabahtan akşama kadar ‘burayı nasıl daha iyi bir hale getirebiliriz’ demeleri bir vatanseverlik örneğidir. Bu derste Türk Kültürünün temel özellikleri var: özgürlük, bağımsızlık misafirperverlik, dayanışma, bunların hepsi mevcut” dedi.
GÖNÜLLÜLÜK İLE İYİ NİYETİ KARIŞTIRIYORUZ!
Gazetemize açıklamalarda bulunan Dr. Öğretim Üyesi Sevda Gülşah Yıldırım şunları ifade etti: “Gönüllülük Çalışmaları dersi, bu sene fakültemizde ortak ders havuzuna atıldı. Fakültedeki tüm bölümlerin ortak seçmeli dersi oldu. Bu dersi bile isteye alan öğrencilerle karşılaştık. Çok farklı branşlardan öğrenciler var. Gönüllülük ile iyi niyeti karıştırıyoruz. Benim, bu derste akademik olarak anlatmak istediğim ilk şey buydu. Şu son 10 yılın yardım faaliyetlerinin reklam amaçlı kullanıldığını hepimiz biliyoruz. Göstere göstere yapma meselesinin aslında bir gönüllülük olmadığını görüyoruz. Teorik kısımlarımızı akademik olarak olaya daha bilimsel bakarak çözmeye çalıştık. Uygulama kısmında bence en büyük kazanım şu: hepimiz iyi niyetliyiz yardım etmek istiyoruz. Bir ilk yardım müdahalesi düşünün: yerde yatan birine ilk yardım müdahalesinde bulunmaya çalışıyorsunuz ama bazen ölümcül bir hata yapabiliyorsunuz çünkü ilk yardım yapmasını bilmiyorsunuz. Bu gönüllülük de aynı şey. Gönüllülük çalışmalarında gittiğiniz bir yetimin evine erzak götüreceksiniz. Onun fotoğrafını yayınladığınızda aslında fayda sağlamıyorsunuz, rencide ediyorsunuz. Bir yere gideceksiniz ve oranın ihtiyacını tespit etmeden gidiyorsunuz.
ÖĞRENCİLERİMİZ DERSTE DİSİPLİN KAZANDI
Bu ders kapsamında öncelikle gidilecek okullarda gerçekten neye ihtiyaç var diye tespit çalışması yapıyoruz. Asıl yardım ve gönüllülük orada başlıyor. Siz elinizdeki malzemeyle bir şeyler yapayım diye yola çıkarsanız iyi niyetlisiniz ama gönüllülük daha farklı bir kavram. Öğrencilerdeki en büyük farkındalık bu oldu, öğrenciler bunu öğrendi. Bir evin ‘lüks’ eşyalara sahip olması, çamaşır makinası olması, buzdolabı olması bize o evin ihtiyacının olmadığını mı gösterir? Bu evi sırf bu sebeple elememiz hatadır. Gönüllülük Çalışmaları dersinde öğrencilerimiz bunu öğrendiler. Doğaya çıkıyorsunuz, doğaya çıktığınızda çöp toplanıyor ama bu çöpü nerde geri dönüştürebilirsiniz, sonrası ne olacak bunun üzerine kafa yormaya başladılar. Kermeste konserde herkes bir görev aldı ve herkes bir başkasının görevine karışmama, yalnızca kendi işini en iyi yapmaya odaklandı. Her zaman hesap soracağımız bir baş sorumlu oldu. Herkes görevinin başında olduğu için öğrencilerimiz disiplin kazanıyor. Bir yardım faaliyetine gittiğimizde herkes birbirine bakabilir herkes şaşırabilir. Gönüllülük çalışmaları sistemlidir, disiplinli olmak zorundadır, titiz bir çalışma gerektirir. Biz sadece öncesine değil gelişmesine ve sonrasına da bakıyoruz. Farkındalık kazanmak istiyoruz ama var olan şeyi değil, belki de var olanın eksikliğini görerek onu tamamlamak üzerine gönüllülük yapmak lazım. Bütün öğrencilerim iyi niyetli ama ne yapacağını bilmiyorlar. Aynı şeyin tekrarı farkındalık olmaz, sadece kolaylık olur. İşin kolayına kaçmak olur. Bu ders kapsamında bu tür manipülasyonlarla aslında öğrenci kendi düşünüyormuş üretiyormuş gibi ama hafif manipülasyonlarla nasıl gönüllülük yapılır onu öğrendiler. Bu türlü derslerin başında gerçekten de bu işi deneyimlemiş sahada bunu gerçekleştirmiş hataları da öngörebilen kişiler olması gerekiyor.”
YAPILAN ETKİNLİKLERDE SINIR VERMİYORUZ!
Dersin Uygulama Sorumlusu Muhammet Sadullah Alkış, “Biz ilk başta sorunları bulmalarıyla alakalı önayak olmaya çalıştık. Gönüllülük önce sorunu ya da çözümüyle alakalı bir proje, öneri düzenleme isteği olması gerekiyordu. Bunları görmelerini yanlarında hocalarıyla bulmalarını istedik. Buldular da hepsi kendi çevresine göre sorunları buldu. Kimi ‘köy okulundaki çocuklara diş fırçası, diş macunu dağıtalım, diş sağlığı eğitimi verelim’ dedi. Kimi ‘fidan dikelim’ dedi. Hepsi kendi dünyasından gördüğü sorunları çözüme kavuşturmak istedi. İstediğimiz buydu çünkü sürekli saha personeli olduğumuz için gençlere, ‘hadi şunu yapalım’ demekle ‘hadi ne yapalım’ demek arasında fark oluyor. ‘Hadi ne yapalım’ dediğimiz de dönütte kıymetli gençlerin samimiyetinden dolayı daha kıymetli oluyor. Biz hadi ne yapalım dediğimizde onlarda bize geri dönütü o 50 faaliyetlik silsileyi oluşturabiliyor. İlk aşama da biraz daha faaliyet bulma noktasında ne yapabiliriz diye düşünürler ama o sırada biz işin içine dâhil olduğumuz için biraz daha tecrübelerden faydalanarak yardımcı olmuş olduk. Yapılan etkinliklerde biz gençlere sınır vermiyoruz ama belli yükümlülükler veriyoruz. Örneğin: çocukların çocuk haklarına uygun şekilde ya da o formasyona sahip gençlerle biz o etkinlikleri yapıyoruz veya köy okuluna gidilecekse ya da ihtiyaç sahibi birinin evine gidilecekse sağ olsun o hassasiyeti formasyon denilen şeyi hem gençlere hem bize tekrardan hatırlatıyor. Gönüllülük yaparken iyi bir şey yaparken karşımızdaki insanı kırma ihtimalimiz de var. O yüzden bu hassasiyeti de gençlere verebilmek için Sevda Hocamızın o geçmişteki tecrübeleri de bize ekstradan fayda sağlamıştır.
İYİLİK YAPARKEN KİMSEYİ İNCİTMEK İSTEMİYORUZ
Gönüllülüğü yapmak kadar diğer insanlara örneklik teşvik edilmesi için paylaşmak, bildirmek, duyurmak da önemlidir. Biz duyururken karşı tarafı incitmeden duyuralım diye Bilişim Timi’ni kurduk. Bilişim timi bu alanda sosyal medya eğitimini kendi içimizde vermiş olduk. Belli hassasiyetlerimiz vardı. Bu hassasiyetleri bildirdik. Örnek veriyorum: fotoğrafta çocukların yüzleri ailelerin onayı alınmadan kullanılmayacak. Ailelerinden onay aldığımızda kullanabiliriz. Yardım yapılan bireylerin fotoğrafları yok. İlkokula gidildiğinde fotoğraf paylaşımı için, bizim öğrencilerimizle birlikte oynayan çocuklara ‘veli onam formu var mı?’ diye soruyoruz. Varsa, Bilişim Timine bu çocuğun fotoğrafını paylaşabilirsiniz diyoruz. Bazen bu konuda hassasiyet olmayabiliyor, okul müdürleri ‘bir şey olmaz paylaşabilirsiniz’ diyor. Bu sefer veli onam formunu soruyoruz. Okul müdürü onay veriyor ama ailenin fotoğrafı paylaşmamız için onayı olmadığında o fotoğrafı asla paylaşmıyoruz. Bizler çocukların hakkına girmemek için ailelerin ve çocukların rızası olmadan fotoğrafa paylaşmıyoruz. Bu tür etkinliklerde sosyal medyada paylaştığın kadar varsındır, paylaşmadığın zaman yoksun. Her ne olursa olsun, bizler bu konuda hassasız. Sosyal medyalarda paylaşılacak metinler whatsapp grubunda paylaşılıyor, herkes kendi fikrini söylüyor” şeklinde konuştu.
BU DERSİ SEÇTİĞİM İÇİN ÇOK MUTLUYUM
Gönüllülük Çalışmaları dersini alan Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi Fatma Nur Köşüm ise şunları kaydetti: “Gerçekten ben bu dersi seçtiğim için çok mutlu oldum çünkü birçok insanla iletişime geçiyoruz biraz faydamız dokunuyor. Bu sadece insanlar olarak da değil yerdeki çöpü topluyoruz bu bile birçok canlılar için faydası oluyor. Doğa için faydası oluyor. Grup arkadaşlarımı tanımıyordum. Sınıfta bir yabancılık vardı. Herkes farklı bölümlerden geldiği için kimse kimseyi tanımıyordu. İlk olarak grup arkadaşlarımızla tanıştık. Daha sonra gerçekten iyi arkadaş olduk, kaynaştık. Gruplar kendi aralarında etkinlik yapmaya başladı. Kısa süre içerisinde o sınıfla neler yapabileceğimiz gördük. Hocalarımız, timlerde kura yöntemini kullandı. Birbirini tanıyan öğrencilerin bir grupta olmasının önüne geçildi.
İÇİMİZDEKİ İYİLİĞİ DIŞA VURDUĞUMUZU FARK ETTİM
Ders kapsamında, 7 time ayrıldık. Ben de Sevgi ve Merhamet Tim’indeyim. Biz, ders kapsamında ilk olarak neler yapabiliriz, neleri nasıl yapacağız? diye düşündük. Bunları bilmiyorduk, bu konuda hocalarımız bizi yönlendirdi. ‘Şunu yapacağız’ diyoruz ama bu yapacağımız şey ne kadar mantıklı, ne kadar doğru, yaptığımız şey doğru mu? Biz bu süreçte bunları öğrendik. Yapmak istediğimiz faaliyetler daha disipline büründü, yapacağımız şeyler daha sistematik oldu. Daha öncesinde her hangi bir sosyal sorumluluk projesinde bulunmadım. Bu dersle, içimizdeki iyiliği dışa vurduğumuzu fark ettim. Geçtiğimiz hafta Yusuf Baran için konser düzenledik. O konser için herkes kendi derdini bir kenara bıraktı ve o konsere odaklandı. Bu çok güzel bir duyguydu. Köy okullarına gittiğimizde o çocuklarla beraber bir şeyler yaptığımızda çok mutlu oluyorum. O çocukların oradaki gülümsemelerinin bana yetebileceğini bu ders kapsamında öğrendim. Onların mutlu olmasının beni ne kadar mutlu edebileceğini bilmiyordum bunu da gördüm.”
Haber: Ömer Harmakaya