Geçen hafta “Oku(r)maz-Yazar” başlıklı yazımdan sonra e-postam aracılığıyla uzun bir mesaj aldım. Mesaj çok saygı duyduğum Bilge İnsandan gelmişti. Mesajının bir kısmını sizlerle paylaşacağım:

“Sevgili Dostum! Günlük bir gazetede yazı yazmaya başlamadan dolayı seni tebrik ediyorum. İlk yazıda önemli bir konuya dikkat çekmişsin. Okumayla ilgili yazıları çok ilginç bulduğumdan yazını dikkatli bir şekilde okudum. Sende isteğim okuma-yazma bakımından bir ayrım yapman ve yanlı(ş) okuma konusuna da değinmen.”

Bilge insana yazdığım mesajın bir kısmı şu şekilde idi:

Sayın Üstadım, yazımı incelediğiniz için ben şükranlarımı sunuyorum. Okuma-yazma dikkate alındığında insanları şöyle gruplandırabiliriz:

Okur-yazar,

Okur-yazmaz,

Okumaz-yazar,

Okumaz-yazmaz.

Şimdi bunlarla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum:

Okur-yazarlar az çok örgün bir eğitimden geçmiş kimselerdir. Kendi içerisinde çok farklı alt grupları vardır. Değinmemi istediğiniz yanlı(ş) okuma belki de en fazla bu grupta rastlanır. Bu grup içerisinde tek yanlı ve yanlış okuyanlar çok tehlikelidir. Sanki zehir içmişçesine konuşurlar. Yazdıkları bozulmuş gıda gibidir. Bunlarla biraz fazla beslenirseniz zehirlenebilirsin. Bu grupta farklı okuyanlar, eleştiriler okuyanlar, bilim ve aklın süzgecinde okuyanlar hakiki okuryazarlardır. Sanırım sizin bize rehber edinmemizi istediğiniz grup bunlardır.

Okur-yazmazlar ise kalem ile bir türlü barışamamıştır. Sadece iyi kötü okuyabilirler. Bu gruptakilerinin başkalarını metinlerle zehirleme tehlikesi yoktur. Sağlıklı okumaya dikkat etmeleri salık verilebilir.

Okumaz-yazar olanlar üretilen metinleri okumazlar. Tabiatı hiç okumazlar. Bunlar değişen şartları da oku(ya)mazlar. Hele hele gelecekle ilgili hiç bir öngörüleri de yoktur. Ama konuşur veya yazarlar. Bunları peşine takılanlar felakete sürüklenebilir. Bunların yazdıkları kanser hücresi gibidir. Bireyleri, toplumları karanlığa sürükleyebilir.

Okumaz-yazmaz gruba dâhil olanlar yazılı bir metni okuyamaz ve kendileri de üretemezler. Bunlara çoğu kez gariban, kenarda kalmış kesimler de rastlanır. Bunların eğitilmesi gerekir. Ancak grupta irfan sahibi olanlara rastlamak da mümkündür. Böyle olanlar doğayı okuma özelliğini bir şekilde öğrenmişlerdir.

Bu satırları yazdığımda Bilge İnsandan henüz cevap gelmemişti. Geldiğinde onu da sizlerle paylaşmak isterim.

Sözleri mi tamamlamadan genç arkadaşlarıma okuma ile ilgili bazı paylaşımlarım olacaktır.

Ey genç arkadaşım!

Nasıl ki yediğin her gıda sana fayda (sağlık) sağlamazsa, okuduğun her kitap da, yazı da sana fayda sağlamaz. Bugün uzmanlar ne kadar albenili, renkli boyalı, tatlı velhasıl çekici gıdalar varsa vücuda zararından bahsetmektedir. Yaldızlı yazılara, sözlere, nutuklara kanma…

Oku! Sadece anlamak için oku…

Oku! Kendini fani dünyadan sonsuzluğa taşımak için oku…

Oku! Seçerek oku…

Oku! Olgun bir başak gibi (d)olmak için oku...

Oku! Tabiatı, gözyaşını, acıyı, gurbeti, örümcek ağını oku….

Oku! Mantığı bırakmadan…

Ancak Okuma! Sadece kitapları…

Not: Ramazan Bayramının tüm insanlığa hayırlı olmasını dilerim.