Eskişehir'de yaşayan 52 yaşındaki Sevinç Ergin'e, 2016'da tatil için gittiği Antalya'da koltuk altındaki kitleyi fark etmesiyle gittiği hastanede meme kanseri teşhisi konuldu.

Daha sonra döndüğü Eskişehir'de tedavisi başlayan Ergin, bu süreçte ameliyatlar geçirdi. Ev ve hastane arasında adeta mekik dokuyan, saçları dökülen Ergin, kemoterapi ve radyoterapi tedavisi gördü.

Ailesi ve arkadaşlarının da desteğiyle 1 yıllık zorlu sürecin ardından iyileşen Ergin, iç dünyasını sanatla yansıtmaya karar verdi.

Gittiği sahillerden topladığı taşları boyayarak şekiller oluşturan ve çizdiği resim tablolarıyla bütünleştiren Ergin, 100'ün üzerinde eseriyle sergiler açarak kanserle mücadelesini diğer hastalara moral aşılamak için anlatıyor.

"Kendimi kanseri yenmiş birisi olarak görmek istiyordum"

Sevinç Ergin, kanserin bir gün kendi başına geleceğini tahmin bile edemediğini söyledi.

Hastalığın tedavisinde zor dönemler geçirdiğini anlatan Ergin, kanserle mücadele ettiği zamanların sadece kendisini değil ailesini de yıprattığını vurguladı.

Ergin, bu süreçte psikolojisinin de bozulduğunu ifade ederek, "Kendimi kanseri yenmiş birisi olarak görmek istiyordum. Araştırdıkça psikolojim kötü etkileniyordu. Tedavi süreci sırasında bedenim tedaviye yanıt verdi ancak ruhum bir türlü düzelmiyordu. Bu hastalık sizi çok etkilediği gibi ailenizi, çocuklarınızı, eşinizi de yıpratıyor. Uzun bir süre de psikolojik tedavi gördüm." dedi.

Hastalığın etkilerinden kurtulmak için güçlü kalmaya çalıştığını belirten Ergin, şöyle devam etti:

"Ben bu süreçte bir organımı, lenflerimi, saçlarımı, kaşlarımı, çoğu şeyi kaybettim ancak umudumu asla kaybetmedim, biliyordum ki asıl umudumu kaybedersem o zaman yenilirdim. Saçlarım yoktu. Kızıl saçı çok sevdiğim için bir peruk aldım, gayet doğal duruyordu. Uzun, dalgalı ve kızıl perukla sürecimi tamamladım. Bir gün sahilde yürürken denizin kenarında bir sürü taş gördüm. Renkleri yoktu, donuk, gri ve soluk taşlardı. Denizin dalgaları ve gel-gitleriyle dışarı atılmış taşlardı. O an taşları da tıpkı kendi hayatımız gibi renklendirebileceğimi ve boyayabileceğimi düşündüm. Böylelikle bir sergi açmayı planladım. Taşları boyamaya başladım. Kendimi geliştirmek için bir kursa yazıldım."

"Kanser ölmek değil, yeniden doğmakmış"

Ergin, kursa başladığı sırada yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını başladığını anımsatarak, "Sokağa çıkma yasağının olduğu bu süreçte ben evimde bolca taş boyadım, zamanımı o şekilde değerlendirdim. Bu şekilde bir sergi oluştu, ismi de 'Mucizeni Yansıt' oldu. Farkındalık yaratmak istedim. Kanser ölmek değildir. Ben başlarda kanseri ölmek olarak görüyordum ama fark ettim ki kanser yeniden doğmakmış. Şimdi hayata farklı bir gözle bakıyorum, anı ve hayatı yaşıyorum." ifadelerini kullandı.

Taşları kullanarak resmettiği tabloların kendisine motivasyon sağladığını söyleyen Ergin, eserlerinde hayatın zorluklarını işlediğini kaydetti.

Ergin, başka insanlara da umut olmak istediğini, verdiği mücadeleyi kitaplaştırdığını dile getirdi.

Umutsuz insanlara rol model olmak için çalıştığını belirten Ergin, sözlerini şöyle tamamladı:

"Eskişehir'e döndüğümde bir kitap yazarak insanlara rol model olabileceğimi düşündüm. Kağıt kalemi elime aldım ve hem çizdim hem de anlattım hikayemi. Kızım da bunu sosyal medyada paylaştı. Bunun üzerine çizgilerimi gören eski bir öğretmen kitap yazarak insanlara örnek olabileceğimi söyledi. Bana bu konuda yol gösterdi ve teşvik etti. Onun sayesinde kendi hayat hikayemi konu alan 'Kızıl Peruk' isimli kitabım çıktı. Hep beraber kanseri bir zafer hikayesine dönüştürebiliriz. 'Meme' demeye utanmayalım, erkeklerde dahi bu kanser türünün çıkabileceğini unutmayalım. Kadınlar hemen şimdi tetkik yapmak için randevu alsınlar, ertelemesinler. Kanser ölmek değil, yeniden doğmaktır. Fırça bizim elimizde, kansere göz açtırmayalım. Benim mücadelem, herkese armağan olsun."

Kaynak: AA