Kime sorsun “eh işte”. Kime sorsan tadı yok bu aralar. Ülkemde sokaklar bayrak içinde. Evler, apartmanlar, dükkânlar hep bayraklarla donatılmış. Şehrim bayrak içinde. Şehrim insanı giyinmiş rengârenk, kimisi kırmızı, kimisi mavi, kimisi siyah ya, bakınca gözlerinin derinliğine, herkesin yürek elbisesi Albayrak. Kimi görsen çehresinde aynı ifade. Aynı kırgınlık, aynı kızgınlık, aynı öfke.
Bakkal Recep, Kapıcı Salih, Şoför Remzi. Mümtaz Dede, Elif Nine. Herkes üzgün. Herkes kırgın. Herkes kızgın. Sebepli sebepsiz atılan şen kahkahalar, çehrelerde oluşan bolca tebessümlerden eser yok bu ara. Çocuklarımız dahi izlediği haberlerden etkilenmiş. Ülke yasını, acısını onlarda hissediyor.
Ülke başkenti Ankara’nın göbeğinde patlama olmuş. Ardından Sur’dan, İdil’den, Cizre’den Al bayrağa sarılmış şehitlerim geliyor. Her gün bir, üç, beş. İyi değiliz. İyi olmak mümkün mü?
***
Sahi terör neydi. “Terör ya da Terörizm Siyasal, dinsel ve/veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere, resmi, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımıdır.”
Akıl tutulmasının yaşandığı terör örgütünün mantıklı hiçbir dinsel, siyasal ve ekonomik gerekçesi kalmamıştır. Nihai ve gerçek hedefi başından beri Türkiye’nin güneyi, Suriye, Irak ve İran’ın kuzeyinde büyük Kürdistan devleti kurmaktır. Cahil Kürt kökenli gençleri araç olarak kullanmaktadır. Terörün en büyük yöntemi yukarıda altını çizdiğim gibi yıldırmaktır. Bunun için en önemli mücadele yöntemlerinden birisi psikolojik savaştır. Yapılan psikolojik savaş ile halkı yıldırmak, bezdirmek, yeter artık! Nidaları attırmak. Halkı devletine karşı kışkırtmak. Her şehit cenazesinde isyan çıkmasını sağlamak. Nihayetinde ;
Yeter artık… Ver kurtul! noktasına getirmektir.
Oysa güvenlik güçlerimiz son yılların en başarılı operasyonlarını icra ediyorlar. Bile bile kurşuna karşı yürümek kolay değil. Kahramanca mücadele ediyorlar. Son bir ayda yalnızca Cizre ve Sur’da ele geçirilen terörist sayısı bini bulmakta.
Televizyonlar, ağlayan haykıran anneler, boynu bükük evlatlar. Taşıması, taşınması zor acılar bunlar. Toplum olarak psikolojimizin bozulmaması elde değil. Ancak teslim olmamak gerek teröre. İstedikleri noktaya gelmemek gerek. Acılanmalı ama kahretmemeli. Üzülmeli ama isyan etmemeli. Acıları değil nefreti büyütmeliyiz. Yılmamalı…
Yılmamalıyız...