Önceki yazımda Osmanlı Devleti’nde bilimin neden Endülüs’teki kadar gelişmediği üzerinde durmuş ve meselenin düşünülmesi gerektiğine dikkat çekmiştim. XII. Yüzyıl ortalarında yazılmış bir tarım kitabı yaklaşık üç yüz yıl sonra 1590 tarihinde Türkçeye çevrilmiştir.

Bilim tarihi uzmanlarına göre bu kitap tarım üzerine yalnızca İslam dünyasının değil bütün orta çağ ilim âleminin en göze çarpan çalışması olarak kabul edilmektedir. 300 yıl sonra bir eseri çevirmek hele hele nasıl izah edilebilir?

Hele hele MS 1500’de Batıda bu konuda yeni eserler ortaya konulurken (örnek Herrara 1513’te Genel Tarım kitabını yazdı) bu gecikme neyin nesi?

Bu bilimsel gecikme neden olmuştu? Veya farklı bir Müslüman toplulukta bu olumlu gelişmeler nasıl olmuştu?

Bu konuyu izah içi geçen hafta bazı faktörlere değinmiştik. O yazının devamı olarak aşağıdaki faktörleri de sıralayabiliriz.

Bilimsel Merkezler, Eğitim Kurumları ve Kütüphaneler: Endülüs, bu dönemde bilimsel merkezler ve büyük kütüphanelere ev sahipliği yaptı. Córdoba, Sevilla ve Granada gibi şehirlerde üniversiteler ve kütüphaneler kuruldu. Bu kurumlara, bilimsel çalışmalar yapılması için kaynak sağladı e bilim insanlarının yetişmesine katkıda bulunuldu Bu merkezler, bilimsel araştırmaların yapılması, bilgi ve deneyimlerin paylaşılması için önemli bir rol oynamıştır. Büyük kütüphanelerde Arapça, Yunanca ve Latince eserlerin bulunması kaynaklara erişim kolaylığı sağladı ve bilimsel bilginin yayılmasını teşvik etti.

Eserlerin Çevirisi: İslam dünyasında çeviri faaliyetleri büyük önem taşıyordu. Yunan, Roma ve diğer antik eserler, Arap bilim adamları tarafından Arapça'ya çevrildi. Bu çeviriler, eski bilgilerin İslam dünyasına ulaşmasını sağladı. Bu bilgiler, Endülüs'teki bilim adamları tarafından incelendi, eleştirildi ve geliştirildi.

Tarım Mühendisliği: Endülüs'te tarım bilimi, özellikle tarım mühendislik tekniklerinde büyük ilerlemeler kaydetti. Müslüman tarım mühendisleri (bugünkü anlamda ziraat mühendisleri), sulama sistemlerinin geliştirilmesi, toprak yönetimi, bitki hastalıklarıyla mücadele ve bitki ıslahı gibi konularda önemli katkılarda bulundu. Bu bilimsel çalışmalar, verimliliği artırmak ve tarım sektörünü geliştirmek için yenilikçi çözümler sunmuştur.

İslam Kültürünün Teşviki: İslam dini, özünde bilime önem veren bir dindir. Müslüman bilim adamları, bilgiye olan ilgiyi teşvik eden İslam kültürü etrafında gelişmiştir. Bu, Endülüs'te tarım bilimi alanında çalışan bilim insanlarının yetişmesini teşvik etmiştir. Ancak daha sonraki çağlarda Müslümanların aynı başarıyı göstermemesi üzerinde düşünülecek bir konudur.

Bu faktörlerin birleşimi, Endülüs'te bilimin ve entelektüel faaliyetlerin gelişmesini sağladı. Endülüs'teki İslam devletleri döneminde, sadece tarım değil matematik, astronomi, tıp, fizik, felsefe ve diğer bilim alanlarında önemli ilerlemeler kaydedildi. Bileşik kaplar misali tüm değerlerde olan olumlu gelişme tarımda da kendini itici güç olarak gösterdi.

Bilim ve Felsefenin Gelişmesi (Çeviriler): Endülüs’te Müslüman bilim insanları Latince felsefe ve edebiyat metinlerini tercüme ederek batıya aktarılmasını sağladılar. 12. yüzyıldaki Latince çeviriler Aristoteles’in felsefesine ve 12. yüzyılın Rönesansı olarak bilinen İslam bilimsel gelişmelerine olan tutkuyu besledi. Roma rakamlarının yerini onluk sisteme dayalı numara sisteminin alması ve cebir matematiksel işlemlerde kolaylık sağladı.

Eğitim (Üniversitelerin kurulması): Endülüs’te Müslüman bilim insanlarının eğitim çalışmaları Avrupa’nın belli başlı şehirlerinde üniversiteler kurulmasında ve eğitimin daha geniş kitlelere ulaşmasında ön acıcı oldu.

Yukarda Herrara’nın 1513’te Genel Tarım kitabını yazdığına dikkat çekmiştim. Genel bir kanaate göre Endülüs bilim ışığı Avrupa Rönesans’ını da etkiledi. Endülüs bu dönemdeki bilimsel ve entelektüel miras, Avrupa Rönesans’ına ve daha sonraki bilimsel devrimlere ilham kaynağı oldu.

Son söz: Her fetih karanlığı aydınlatamaz.