Geçtiğimiz günlerde Yüksek Mahkeme, tapuda aile konutu şerh olmasa dahi uzun yıllar aile konutu olarak kullanılan konutta eşin rızası alınmadan tesis edilen ipotek işleminin geçersiz olduğuna karar verdi. Emsal nitelikteki kararla birlikte eşin rızası alınmadan aile konutu olarak kullanılan daire ipotek ettirilemeyecek. Konuyla ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulunan Av. Bahri Gödeoğlu, “Türkiye de şimdi konut konusuna geldiğimiz zaman aile konutu diye bir kavram çıktı. Aile konutunu tapudan şerh ettirebilirsiniz. Şimdi bu nasıl bir koruyuculuk sağlar. Ortam bir aile konutuysa burada aile yaşıyor, burası bir aile konutu diye şerh koydurursunuz. Bu şerh neticesinde de orası haczedilemez, ipotek edilemez. Hiçbir şey yapılamaz. İpotek verilse de geçersizdir” diye konuştu.
MAĞDURİYETLERDE İKİ AYRI MENFAATİ GÖZETMEK GEREKİYOR
Hem hacizden dolayı mağdur olanları hem de alacaklının haklarını gözetmek gerektiğini aktaran Av. Bahri Gödeoğlu, “Çocukluğumuzda biz eve haciz geldi, kadınlar baygınlık geçirdi, kumar borcu yapmış, bir ortağı varmışta ona kefil olmuş hep böyle mağduriyetler vardı. Bu mağduriyetlerde iki ayrı menfaati gözetmek gerekiyor. Birincisi borçlunun ve borçlunun ailesi tarafının hakları yani daha sosyalist bir bakış açısıyla minimum şartlarda yaşama özgürlüğü bir takım hayatta kalma ve barınma ev sahibi olma özgürlüğü. İkincisi alacaklının alacağını alabilme hakkı. Şimdi bu ikisi arasında yarış var. Bugün günümüzde şirketlerin bankaların aşırı güçlü olması nedeniyle zaten her şekilde bankanın elindesiniz. Bankayla sözleşme yaptınız. Sözleşmeyle karşılıklı konuşarak şu olsun bu olsun anlaştınız. Banka sizin önünüze koyar sizde imzalarsınız. Bütün büyük şirketler şuanda bu şekildedir. Vatandaş şirketler karşısında hiç bir hakkı olmaksızın, o ne verdiyse imzalar. Paraya mı ihtiyacın var gidersin bankaya oran şu der ve o oranın üzerinden pazarlık yapamazsın. Bir puan eksilt şöyle bir geçmişim var, şöyle bir işim var diyemezsin. Banka ne diyorsa o orandır. Banka diyorsa sigorta yaptır gidersin sigorta yaptırırsın. Hayat sigortası yaptırmaya zorlar. İpotek ver diyorsa ipotek verirsin. Kefil getir diyorsa kefil getirirsin.
VATANDAŞA İTİRAZ EDEBİLİYORSUN AMA BANKAYA İTİRAZ EDEMİYORSUN
Türkiye’de iki taraf arasındaki güçlü taraf banka ve şirketlerdir. Hatta çok güzel madde vardır. Türk Hukukunun yüz karası bir maddedir. İcra kanunun 68 belgeleri diye geçer. Bu maddeler o kadar karmaşık yazılmıştır ki hukukçular dâhil anlamasın diye yazılmıştır. Burada da şunu der normal bir vatandaş diğer birinden alacağını almadan bazı belgelere dayanamaz ama banka dayanabilir der. Sen vatandaşın verdiği şeye itiraz edebiliyorsun bankaya itiraz edemiyorsun. İK 68 Türk hukukunun yüz karası maddesidir. Şimdi hatta buna ilişkin üniversite de bizim hocamızın şöyle bir sorusu vardı. Sırasıyla kanun değişikliklerini şıklarda vermiş. Demiş ki bu kanun değişiklikleri hangi ülkede oldu. İsviçre’de mi Türkiye’de mi oldu diye. Dedim hocam İsviçre hukukunu görmedik nasıl bilelim kanun değişikliğini.
Çocuklar dedi, kanun değişikliği Türkiye de ise banka lehinedir. Kanun değişikliği İsviçre’de ise vatandaş lehinedir. Şimdi böyle ne yazık ki kötü mevzuatlarımız son zamanlarda aşırı bir uçuruma sebep oldu. Büyük bir mağduriyet de yarattı” sözlerini kullandı.
EŞ İZNİ OLMADAN KEFİL OLUNAMAZ ARTIK
Eşten habersiz kefil veya borç nedeniyle aile konutu olarak kullanılan evin artık ipotek ettirilemeyeceğinin altını çizen Gödeoğlu, “Şimdi Yargıtay 12. Hukuk Dairesi de belirli bir mevzuat alarak o daha fazla borçlu lehine yorumladı. Şimdi ilk başta bu kefaletle başlayalım. Eş izni olmadan kefil olunamaz artık. Türkiye de şimdi konut konusuna geldiğimiz zaman aile konutu diye bir kavram çıktı. Aile konutunu tapudan şerh ettirebilirsiniz. Bunu muhtar ve tapuyla halledebilirsiniz. Aile konutuna şerh koydurmalarını isteriz. Şimdi bu nasıl bir koruyuculuk sağlar. Ortam bir aile konutuysa burada aile yaşıyor, burası bir aile konutu diye şerh koydurursunuz. Bu şerh neticesinde de orası haczedilemez, ipotek edilemez. Hiçbir şey yapılamaz. İpotek verilse de geçersizdir. Şimdi bu durum ister istemez bir koruyuculuk sağlar aile konutuysa haczedilemez. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi emsal nitelikte farklı bir karar daha verdi. Aile konutu şerh olmasa bile, alacaklı haciz koyacaksa orda aile yaşıyor mu diye araştırmalı dedi. Aile yaşıyorsa haciz edemez” cümlelerini kullandı.
BİR KONUT AİLE KONUTUYSA İPOTEK VEREMEZSİNİZ
Alacaklının, borçlunun evine ipotek koyduracaksa o evde aile yaşıyor mu diye araştırma yapması gerektiğinin altını çizen Gödeoğlu, “Şimdi tamam çok güzel borçluyu doğru bir şekilde koruyucu şeyler bunlar. Şimdi borçlu korunsun bankaya karşı korunsun sigorta şirketlerine karşı korunsun. Sosyalist bir bakış açısıyla borçlunun bankaya karşı ezilmesini istemeyiz. Banka ve vatandaş ilişkisinde, ikisi de eşit olmadığı için bankaya karşı vatandaşı istediğin kadar koru, ben bunun yanındayım. Banka bir şekilde parasını almanın yolunu buluyor. İnsanlar bu ekonomik şartlar altında yaşarken birde banka borcu yüzünden evlerinin ipotek ile satılmasıyla uğraşmasın. Bir konut aile konutuysa ipotek veremezsiniz. İpotek dediğimiz şey tapuya şerh edilen bir şeydir. Tapunun üstüne şu kadar paralık ipotek konuldu diye şerh yazar. Adam borcunu ödemedi diyelim ki. Sizin de ipoteğiniz var. İpotekte verilen yeri sattırıp borcunuzu almaya çalışıyorsunuz. Orda şu detay var. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi bu adam evliyse ve ipotek ettirdiği konut bir aile konutuysa, eşinin rızası olmadan bu ipoteği koyduysa eşine de haber etmen lazım. Bir itirazı var mı ona da sorman lazım diyor. Şimdi ona sorduğun zaman elbette itirazım var. Buna benim rızam yoktu. Benden habersiz ipotek verildi diyor. Sonrasında buranın satışı durduruluyor. Bu daha önceden de verilmiş bir karardı hatta Yargıtay’da şöyle bir emsal karar daha vardı. Adam kredi çekiyor, karısı da kefil oluyor. Adam eve ipotek koyduruyor ama ipotek sözleşmesinden kadının haberi yok. Kadın demiş ki ipotekten haberim yoktu. Yargıtay bunu bile iptal etti” ifadelerini kullandı.
Haber: Emrah Özdemir