Geçmişten bugüne yeni doğum yapmış kadınların lohusalık döneminde vatandaşlar arasında çeşitli gelenekler yapılıyor. Bu geleneklerden biri de "Yedi Türlü Attariye" olarak bilinen özel bir karışımın kullanıldığı kırk hamamı merasimi oluyor. "Yedi Türlü Attariye" adı verilen bu karışım, karanfil, karabiber, havlucan, yenibahar, zencefil, zerdeçal ve tarçından oluşan yedi farklı baharatın öğütülmesiyle elde edilen bir tozdan meydana gelir. Lohusalık dönemi sonunda yapılan kırk hamamında, bu karışım zeytinyağı, tuz, şeker ve iki yumurta kabuğu ile macun haline getirilerek lohusa kadının vücuduna sürülür. Hamamın sıcaklığında lohusanın vücudunun terlemesi sağlanır ve bu işlem, doğum sonrası iyileşme sürecinin hızlanmasına katkı sağladığına inanılır. Lohusanın kırkıncı günü geldiğinde, özel olarak hamamcıya haber verilir ve yer ayrılır. Hamamın natırı, lohusanın ailesini karşılar ve onları özel bir bölüme alır. Lohusa, hamamın kızgın taşına oturtulur ve hazırlanan attariye karışımı, saçlar hariç tüm vücuduna sürülür. Bu esnada, natır lohusanın saçlarını kil ile yıkar, vücudunu ise sabunla temizler. Geleneksel olarak, hamam sonrası ikram edilen yemeklerle bu özel gün taçlandırılır.
KAHRAMANMARAŞ’IN GELENEKSEL İYİLEŞME YÖNTEMİ
Bu uygulamanın, lohusanın vücudunu yenilediğine, şişlikleri azalttığına, ciltteki çatlakları iyileştirdiğine ve genel olarak doğum sonrası iyileşme sürecine katkı sağladığına inanılır. Yörede yıllardır uygulanan bu ritüel, modern tıbbın ilerlemesiyle birlikte azalmış olsa da, hala bazı aileler tarafından sürdürülerek yeni nesillere aktarılmaya devam ediyor. Kahramanmaraş’ın zengin kültürel mirası içinde yer alan bu geleneksel uygulama, hem tarihi hem de toplumsal açıdan önemli bir yere tutuyor. Yedi Türlü Attariye ve kırk hamamı, sadece bir bakım uygulaması olmanın ötesinde, toplumun annelere verdiği değerin ve onları koruma arzusunun bir göstergesi olarak varlığını sürdürüyor.