Yazılarımızın temel konusunun “hukuk” bağlamında sürmesi boşuna değildir. Yüz yıllık zaman diliminin farklı mecralarına attığı insanımızın en büyük acısı hep hukuk’la olmuştur.
Razı olmak için binlerce sebep bulan insanımız hukuk dışına çıkıldığında sonucu Allah’a havale etmek gibi bir erdem geliştirmiştir. Hukuk’un iç ve dış alanında “ahlak” bulunur.
Ahlak hukuk için şarttır.
Bütün var olan fikirlerin çıktığı o büyük hakikat bile kendisi için ahlaki özellikler sıralar. Yaşatmak, bereketli kılmak, umudu biteviye sürdürmek gibi hemen dile getirdiğimiz prensipler ne büyük.
Hukuk prensipleri kendiliğinden doğar mı?
Kendi başına var olmak, varlığını kendi özünde barındırmak, var olmak için kendinden başkasına ihtiyacı olmamak gibi temel de neler insanoğlunun vazgeçilmez tefekkür konularıdır acaba “hukuk” ta böylemidir?
Fert ve toplum olgusu hukuka yaklaşımın önemli referansıdır. Ferdin hukuku ile toplum hukuku arasındaki ahenk yaşam enerjisini çoğaltırken buradan yıkıcı özelliklere de kapı aralanabilir.
Bir başkasının alanı ile çatışmamak mümkün mü?
Şimdiye kadar insan hak ve hukukunun referansın da öteki öne çıkarılmış ya da toplum adına konuşanların çizgileri dilden dile aktarılmıştır. Sonuca baktığımızda her iki olgunun kendi göre problemler oluşturduğunu görebiliyoruz. Ferdide toplumu da hukuk bağlamında kuşatmak mümkündür. ilahi olan prensipler, kadim kültürel değerler bize bu konuda epey bilgi vermekte bunun uygulama alanının nasıl yapıldığına dair tarihsel tecrübeleri de aktarmaktadır. Ülkemiz ve dünyanın ihtiyacı olan tamda bu dediğimdir.
Kişi hakkının korunması ya da toplumun gözetilmesi fantezi konuların gündeme gelmesine de yol açabilir. İdarecilerin gündeme aldıkları mevzular her ne kadar toplumu ilgilendiriyor görünse de çoğunlukla bunda şahsi menfaatlerin hakim olduğu anlaşılmaktadır.
Hukuk’u mücadele alanı yapmayalım!
Aklın süzgecinden geçen bilgileri ilahi olan prensiler ışığında aydınlatarak yürüttüğümüz yolu görebilir sonuçta arzu ettiğimiz hakikaten ne olduğunu doğan her gün gönüllerimize bir daha bir daha fısıldayabiliriz.
Allaha kulluk insanlığa hizmet!
Som sütun hakikat işte bu en son söyleyeceğimi en başta dile getirmekle konumuzu daha iyi anlatabiliriz.
Kudret sahibi, cemal ve celal sıfatlarının tezahürü kendi esması için insanoğlunu seçmişse hukuk bu çağrıya kayıtsız kalabilir mi?