Gül şerbeti, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda kültürel bir miras olarak sofralarda yer buluyor. Serinletici etkisi ve hafif tadıyla özellikle dört mevsim Türk kahvesi sunumlarının yanında ve Ramazan sofralarında tercih edilen bu özel içecek, geçmişle günümüz arasında bir köprü kuruyor. Osmanlı döneminde şerbetler, yemeklerin tamamlayıcısı ve misafirperverliğin simgesi olarak görülürdü. Gül şerbeti ise, mis kokusu ve zarif sunumuyla bu geleneğin baş tacıydı. Kahramanmaraş’ta ise şerbet, sadece bir içecek değil, aynı zamanda bir gelenek olarak yaşatılmaya devam ediyor. Doğum sonrası misafirlere ikram edilmesi ya da iftar sofralarının başköşesinde yer alması, bu içeceğin toplumsal hafızadaki yerini koruduğunu gösteriyor.

356F6Ccf 860D 48E9 9Cb9 02A6A742504B De80Cd54 8E91 4241 9C61 Ccb358953F05

GELENEKTEN SOFRAYA: GÜL ŞERBETİ YAPIMI

Gül şerbetinin yapımı hem kolay hem de özen gerektiriyor. İlk adımda, haziran ayında toplanan taze ve kokulu güller, yaprakları özenle ayıklanarak hazırlanır. Beyaz kısımları çıkarılan yapraklar, kaynar suya eklenerek soğumaya bırakılır. Bu aşamada, su gül yapraklarının rengini ve kokusunu alır. Süzülen gül suyu, limon tuzu ve şekerle harmanlanarak şerbet haline getirilir. Bu karışım cam şişelerde saklanarak uzun süre tazeliğini korur. Servis sırasında, şerbet su ile inceltilir ve arzuya göre şeker eklenir. Soğuk olarak sunulan gül şerbeti, hem serinletici etkisi hem de nostaljik dokusuyla misafirlere ikram edilir.

Muhabir: MELİKE ALGAN