2012 yılında onaylanan yasayla Kahramanmaraş, büyükşehir statüsü kazandı. Büyükşehir yasasının hayata geçmesiyle şehrin genelinde yeni imar uygulaması hazırlandı. 2013 yılında belediye meclisi tarafından imar uygulaması onandı. Kahramanmaraş’ın genelinde kat sayıları ortalama 3 ila 8 arasında değişirken, bu onanan imar uygulamasıyla özellikle Sütçü İmam Üniversitesi’nin olduğu bölge ile Boğaziçi mahallesini kapsayan alanlarda kat sayıları 16’ları buldu. Bu gelişmeler üzerine dönemin Jeoloji Mühendisleri Odası Kahramanmaraş İl Temsilcisi Mehmet Kuruçay, onanan imar uygulamasında bazı alanların kat sayılarının fazla olduğunu ve yanlış uygulama yapıldığını, dolayısıyla zeminlerinde yapılaşmaya elverişli olmadığı yönünde belediyeye itiraz dilekçesi verdiği ortaya çıktı. Konunun uzmanı olan Jeoloji Mühendislerinin bu müracaatını gündeme almayan yöneticiler ısrarla 6 Şubat depremine kadar dere yataklarına, uygunsuz zemine yüksek kat vermeye devam ettiler. Yapılan imar uygulamasının üzerinden geçen 9 yılın sonunda yaşanan asrın felaketi depremleri, jeoloji mühendislerinin ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkardı.
YAPILAN YANLIŞLIKLAR DOLAYISIYLA BİZLERİNDE AYNI GÖRÜNTÜLERİ VE HAZİN TABLOLARI YAŞAMAMIZ KAÇINILMAZDIR
Jeoloji Mühendisleri Odası Kahramanmaraş İl Temsilciliği tarafından 04.12.2013 tarihli belediye meclisinde onanan imar planına, 13 Ocak 2014 tarihinde Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’ne yazılan itiraz dilekçesinde şu ifadelere yer verilmişti; “04.12.2013 tarihli Belediye meclisinde onanarak askıya çıkarılan İmar Planı ile ilgili olarak; Jeoloji Mühendisleri Odası Kahramanmaraş İl Temsilciliğimizde; toplantılar yapılarak plan üzerinde değerlendirmeler yapılmıştır. Tespitlerin detay, anlatılmamış, genel konular özetlenmiştir. İmar Planlarına Esas Jeolojik ve Jeoteknik çalışmaların eksik olduğu, bilimsel verilere aykırı ve yanlış planlama yapıldığı tespit edilmiştir. Ülkemizde son 50 yılda meydana gelen depremler incelendiğinde en çok hasar; taneli zeminler (alüvyon) ile sıvılaşma meydana gelen zeminler üzerine yanlış inşa edilen yapılarda meydana gelmiştir. En son 1998 Adana-Ceyhan, 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerini ve oradaki çok kötü manzara ve çığlıkları hatırlamamız gerekmektedir. Yapılan yanlışlıklar dolayısıyla bizlerinde aynı görüntüleri ve hazin tabloları yaşamamız kaçınılmazdır.
YÜKSEK KATLARI SAĞLAM ZEMİNLERDE İNŞA ETMEK GEREKMEKTEDİR
17 Ağustos depreminin yaşandığı Sakarya’da yıkılan yerlerin zemin; şu an askıda olan imar planının alüvyonlar üzerinde uygulanan kısımları ile aynı zemin özelliklerine sahiptir. Yani bu şu demektir; depremde biz burada yaşananları, fazlasıyla yaşayacağız Askıda olan İmar Planında 50 ile 150 metre kalınlıkta olan alüvyon ve yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu yerlerde 10 katlı ve serbest gabari verilmiş bölgeler görülmektedir. Yüksek katları sağlam zeminlerde (kayalarda) inşa etmek gerekmektedir. Alüvyonun en az 50 metre olduğu yerde yükü ana kayaya kadar uzatarak taşıtmak için kazıklı temeller oluşturma veya sürtünmeyi artırıcı kazıklı temeller oluşturmanın ekonomik analizinin doğru yapılması ve başarılı olması için çok detaylı çalışılması gerektiği unutulmamalıdır. Özellikle yeni çevre yolu etrafında ve diğer alanlarda; sıvılaşma riskinin yüksek olduğu alüvyon araziler yer almaktadır. Önlem alınsa bile hiç beklenmeyen, örneğin sıvılaşma derinliği ve boyutu, yer altı su seviyesindeki alçalıp yükselmeler ile boşluk suyu basıncında olan değişimlerden dolayı olabilecek farklı oturmalar telafisi mümkün olmayan sonuçlar ve hasarlar oluşturacaktır.
ŞEHRİMİZ BİRİNCİ DERECE DEPREM BÖLGESİNDE YER ALMAKTADIR
Yaklaşık 400 yıldan beri enerji biriktirmekte olan Doğu Anadolu Fayı yerleşim alanlarına 10 km mesafededir. Bu bölge yerli ve yabancı bilim adamları tarafından çok riskli olarak değerlendirilmektedir. Şehrimizin güney kısımlarının büyük bölümü alüvyon arazilerden oluşmaktadır. Olası bir depremde telafisi imkânsız yıkımlar ve can kayıpları ile karşılaşılacaktır. İmar planının açıklama kısmında ÖA (önemli alan) olarak belirtilen bölgede mümkünse hiç yapılaşma olmaması daha olur denilen yerlerin hemen bitişiğine, aynı zemin özelliğine sahip yerlere 10 kat uygulama yapılmıştır. Bu bir çelişki değil midir? İnsanları sadece silahla öldürerek katil olunmaz. Bilime saygı duymadan insanların ölümüne neden olmakta toplu katliamdır. Örneğin Yeşil alan olması gereken dere yatakları ile önceki imar planında bölge parkı olarak ayrılmış ve heyelan riski olan Gelinasılan tepesinde bir kısım alan imara açılmıştır. Yukarda açıkladığımız nedenlerden dolayı; Özellikle yer altı su seviyesinin bina temel zeminini olumsuz etkileyebileceği alüvyon alanlarda yapılan imar planının; rant yaklaşımından uzaklaşılarak, insanların ölümüne sebebiyet vermeden, bilim ve tekniğe uygun yapılmasını sivil toplum örgütü olarak uyarmayı görev addediyoruz. Vicdani sorumluluk bilinciyle 04.12.2013 tarihli belediye meclisinde onanan imar planına kanuni itiraz hakkımız saklı kalmak kaydıyla itiraz ediyoruz.”
Haber: Melisa Türkmen