Şubat ayı içerisinde yapılması planlanan Ziraat Odası Seçimleri, Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmişti. Deprem nedeniyle ertelenen Ziraat Odası Seçimleri Kültürpark konferans salonunda gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan program yönetim kurulu üyelerinin seçilmesiyle devam etti. Daha sonra Mevcut Başkan Mehmet Çetinkaya, tek aday, tek listeyle girdiği seçimde yeniden başkan seçildi. Ziraat Odası Başkanlığına yeniden seçilen Mehmet Çetinkaya, Kahramanmaraşlı çiftçilerin kendisine inandığını, güvendiğini ve teveccüh gösterdiğini söyledi.
18 ŞUBAT’TA YAPACAĞIMIZ SEÇİM DEPREM DOLAYISIYLA ERTELENMİŞTİ
Kahramanmaraş Ziraat Odası Başkanı Mehmet Çetinkaya, “Yaşamış olduğumuz felaketi bir daha yaşamamızı temenni ediyorum. Hepimizin başı sağ olsun. Hepimiz, yakınlarımızı, eşimizi, dostumuzu, arkadaşımızı, kardeşimizi birçoğunu kaybettik. Ciddi anlamda sıkıntılar yaşadık. Yaşadığımız sıkıntıların başında depremde yaşanan ayrı sıkıntılar, deprem sonrası yaşanan sıkıntılar geliyor. Tabii anlatacak birçok konu var. Normalde Ziraat Odası seçimini Şubat'ın 18’inde yapacaktık ama yapacağımız seçim deprem dolayısıyla ertelenmişti. Bugüne kaldı. Tabii bugün burada bayram yeri, bayram havasında daha yoğun, daha geniş katılımlı bir seçim yapmak isterdik. Şehrin içinde bulunduğu durum itibariyle ki bizler de psikolojik olarak büyük bir yıkım yaşadık. Bu süreç böyle olunca dedik ki seçimi biraz daha sessiz ve sedasız yapalım.
GİRDİ MALİYETLERİMİZ HER GEÇEN GÜN YÜKSELİYOR
Tabii buradan anlatacaklarımız, konuşacaklarımız çok var. Çiftçinin yaşamış olduğu sorunlar, sıkıntılar var. Çiftçinin girdi maliyetleri. Yüzde 300’lere, yüzde 400’lere kadar zamlandı. Gübrede ciddi anlamda torbasını 200, 250 liradan aldığımız üre gübresinin bugün torbası 750, 800 liralara ulaştı. Yani ürettiğimiz ürün para etmiyor. Girdi maliyetlerimiz her geçen gün yükseliyor. Çiftçi üreterek tükenen kesim haline geldi. Yani üretim yapıyoruz, üretiyoruz ama üretirken de çiftçi tüketiyor aslında. Ciddi anlamda sıkıntılar yaşıyor. Ne olursa olsun, pandemiyi yaşadık, deprem yaşadık. Ekonomik krizler, ekonomik sıkıntılar yaşadık. Ama üretimden vazgeçtik mi? Asla vazgeçmedik. Herkes o anda bahçesinde, arazisinde üretime devam ediyor. Yani hiç kimse toprağından, tarlasından, bağından, bahçesinden, ahırından geri kalmadı. Herkes çalışmaya devam ediyor. Üretmemiz lazım. Ama üretirken de üreten, 85 milyon ülke nüfusunu doyuran, gıda güvencesini sağlayan çiftçilerimizin de desteklenmesi lazım. Her kesimde, her platformda, her toplantıda, her ortamda dile getiriyorum. Çiftçi üretmezse, üretmekten vazgeçerse Türkiye aç kalır. Yani soframıza gelen bir dal maydanozun, ekmeğimizin, un, makarnamızın üreten çiftçinin ciddi anlamda desteklenmesi lazım. Geçtiğimiz dönem Tarım ve Orman Bakanımız Kahramanmaraşlıydı, sıkça bir araya geldik. Deprem zamanıydı ama birçok konuları da istişare etme fırsatı bulduk. Özel tüketim vergisi özel olarak tüketilen akaryakıttan veya mazottan alınan bir vergi.
ÇİFTÇİLERDEN ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ ALINMAMASI LAZIM
Bu verginin ülke gıda güvencesini sağlayan, ülkenin insanlarının karnını doyurmasını sağlayan geçimine ilave ettirmesini sağlayan çiftçilerden özel tüketim vergisi alınmaması lazım. Nasıl ki gemicilerde, teknesi olanlardan denizcilik kanununda özel tüketim vergisi alınmıyorsa çiftçilerimizden de alınmaması, muaf tutulması gerekmektedir. Bu hususta ciddi anlamda görüşmelerimiz oldu. Tabii ülkemizin içinde bulunmuş olduğu durum, ekonomik durum ki dünya gündeminde, dünya genelinde yaşanan kriz, ciddi anlamda birçok sektörde sorunlara yol açtı. Tabii bizler üretmeliyiz. Üretmeden vazgeçmemeliyiz. Yani boş duran insanın hiç kimseye faydası yok. Ekonomiye katkı sağlaması lazım. Ekonomi, aslında önce aile ekonomisi, sonra şehir ekonomisi, sonra ülke ekonomisi. Yani önce aile ekonomisini düzeltmeliyiz ki sonra şehrin ekonomisi düzelmeli, daha sonra ülkenin ekonomisi düzelmeli. Ben de bir üreticiyim. Çiftçinin derdinin, sorunun ne olduğunu? Benimde elimde nasır var. Ben de tarladayım. Arazide sulama yapıyorum. Gübre atıyor, çapa çekiyorum. Bugün seçimi gerçekleştirmek için buradayım. Dediğim gibi yani yaşanan bu felaket dolayısıyla ciddi sıkıntılar var. Burada seçimimizin biraz daha buruk, biraz daha şehrin matem havası içerisinde oluşu bizim de genel kurulumuza yansıdı. İsterdik ki bu felaketi yaşamasaydık da daha kalabalık, daha geniş, bayram havasında bir genel kurul ve seçim gerçekleştirmiş olsa. Ama tabii takdiri ilahi her ne olursa olsun üretmeliyiz, üretime devam etmeliyiz.
ÇİFTÇİMİZ SAĞ OLSUN TEVECCÜH GÖSTERİYOR
Şunu biliyoruz ki çiftçilerimiz bize inanıyor, bize güveniyor. Ben 2014’ten bu yana Ziraat Odası Başkanlığı yapıyorum. Çiftçilerimizin de sorun yaşadığını, ne sıkıntı yaşadığını genel olarak hepsini de biliyorum. Çiftçimiz sağ olsun teveccüh gösteriyor. Aday çıkarmıyorlar. Tek adaylı gidiyoruz. Tek adaylı gitmemiz aslında bizim için gurur verici bir olay aslında. Yani biz de elimizden geldiğince çiftçimize layık olmayı, onların emrinde olmayı sürdürüyoruz. Gücümüz yettiğince gayret ediyoruz. Şunu da biliyoruz ki Mevlana Sema dönerken akşam olsa da eve gitseydim diye dönmüyordu. Yunus şiirlerini yazarken bir iki satır da böyle olsun nasıl olsa okuyan olmaz diye yazmadı. Mimar Sinan nasıl olsa ben öldükten sonra yıkılır diye bina inşa etmiyordu. Bizde iltifat beklemeden marifete tabi olarak elimizden geleni gece gündüz çiftçimizin, gücümüzün yettiği kadar emrinde ve hizmetindeyiz” ifadelerini kullandı.
Haber: Didem Kayabaşı