1869 yılında İstanbul'da doğan ve tıp eğitimini başarıyla tamamlayarak tabip yüzbaşı unvanıyla mezun olan Şerafeddin Mağmumi, Osmanlı döneminde çeşitli vilayetlerinde önemli sağlık müfettişi olarak görev yapmış bir hekim olarak öne çıkıyor. Özellikle 1895-1896 yıllarında ülkeyi kasıp kavuran büyük kolera salgını sırasında Maraş başta olmak üzere Adana, Adıyaman, Antep, Beyrut, Halep ve Şam gibi bölgelerde etkin rol oynadı.
Osmaniye'de kolera ile mücadele ederken Maraş'a yönelik şüpheli durumlarla ilgili gelen bir telgraf üzerine harekete geçen Mağmumi, 10 Temmuz 1895 tarihinde Maraş'a doğru yola çıktı. Bu süreçte Mağmumi'nin görevi, şehirdeki sağlık durumunu değerlendirmek, hastalık kontrolü sağlamak ve gerekli tedbirleri alarak salgının yayılmasını engellemekti. Yolculuğu sırasında etkileyici doğa manzaralarıyla karşılaşan Şerafeddin Mağmumi, özellikle Bulanık ilçesinin merkezi Bahçe'de çiğ köfteyle tanıştı ve Hac Beli'nde yörük çadırlarında konakladı.
Maraş'a yaklaştığında karantina önlemleri uygulandı ve pülverizatör yardımıyla tütsülenerek geçişine izin verildi. Üç günlük at sırtında geçen yolculuğunun ardından Maraş'ı uzaktan gören Mağmumi yazılarında ilk izlenimlerini; "ovayı kaplayan pirinç tarlaları, Ahır Dağı'nın heybeti ve eski adıyla Akçay yani Aksu çekti dikkatimi" şeklinde aktarıyor.
“MARAŞ’TA HER ŞEY ÇOK UCUZ”
Şehre adım attığında Saraçlığın ve ceviz oymacılığının gelişmiş olduğunu ve bu ürünlerin Avrupa mallarıyla rekabet edebilecek düzeyde zarif olduğunu gözlemlediğini yazan Mağmumi, ayrıca Maraş'ta neredeyse her şeyin çok ucuz olduğunu belirtiyor ve şehirde en zor işin ise para kazanmak olduğunu vurguluyor. Mağmumi, Maraş'ın ucuzluğunun temel nedenini ulaşım eksikliğine bağlıyor ve şehrin Adana'ya demiryolu, Halep'e ise karayolu ile bağlanması durumunda tarım ve sanayi ürünlerinin değer kazanacağını, şehrin daha modern hale geleceğini aktarıyor.
MAĞMUMİ, BELEDİYENİN YETERLİ HİZMET VERMEDİĞİNİ VURGULUYOR
Maraş'ın taş döşeli kavisli çarşıları ve kerpiçten yapılma, kiremit örtülü evleri, Mağmumi'nin gözünde canlanırken ancak belediyenin yeterince hizmet sunmadığını vurgulayarak ilginç bir örnekle bunu; “kasabanın temizliği halka bırakılmış ve her birkaç günde bir, çoluk çocuk sokaklara süpürge ve küreklerle üşüşerek ortalığı temizlemektedirler” şeklinde açıklıyor. Mağmumi'nin Maraş'ta yaptığı gözlemler, şehirdeki temizlik eksiklikleri ve sağlık sorunlarının boyutunu ortaya koyuyor.
Mağmumi, şehri anlatırken doktor kimliğinden sıyrılamıyor ve sık sık sağlık sorunlarına vurgu yaparak, Maraş'ta görülen hastalıklar arasında çeltik tarlaları nedeniyle sıtmaların her türü, su üzerinde yüzen kanlı basur, tifo, ishal ve çeşitli göz hastalıkları bulunduğunu kaydediyor.
Mağmumi'nin gözlemleri, Maraş'ın o dönemdeki sağlık ve yaşam koşullarını detaylı bir şekilde ortaya koyarken şehrin sosyal, ekonomik ve sağlık açısından zor günler geçirdiğini yansıtıyor.