Ömrü uzun olsun dedem hep der ki: “Oğlum daha gençsiniz her şeyi yaparsınız. Ev, araba neyse ihtiyacınız gençsiniz alırsınız. Oooo siz daha çok gezersiniz, bizden geçti, siz gençsiniz…” vs. Rahmetli babaannem de eksik kalmazdı tabi, “Siz gençsiniz kızım, nasıl gidelim biz oralara, nasıl yapalım biz o kadar işi…” vs diye genç oluşumuza methiyeler düzerken onlardan bir sonraki nesil de yani ana baba tayfası olan nesil, “Ohooo biz sizin zamanınızda taşı sıksak suyu çıkardı, dağları delerdik, siz tembelsiniz tembel, bir de genç olacaksınız!” diyerek gömerlerdi gençliğimizi bir çırpıda… Böylece bir yerde bir gökte ine çıka yaşadık ilk gençliğimizi…
Şimdilerde de bizim nesil, bizden sonrakilere, “Çok gençsiniz ya, kurslara gidin, geliştirin kendinizi, yolunuz çok uzun çok şey yapın…” vs diyoruz. Ufacık çocuk, kendinden küçük birini gördüğünde, “O benden daha genç…” deyiveriyor… Mantıksal olarak doğruluğu tartışılmaz olsa da, her nesil kendi gençliğini öldürüveriyor sanki bir sonraki nesil yetişmeye başladığında… Yapabileceklerini umarsız bir boş vermeyle ertelemekten ziyade yok sayıyor. Yaşsal bir aşmışlıkla belki de tükenmişlikle vazgeçiyor hayallerinden… Oysa bakıyorum da, gençlik dediğimiz şey ergenlikte başlayıp son nefese kadar yol alıyor bence…