Evet, hiçbir şeyin sonrası olmayacak. Yaşadığımız ne varsa "AN" larda kalacak. Bunca çaba, bunca koşturma havadaki ses ve toz zerrecikleri arasında kaybolacak. Defalarca her yazımda yazıyorum. Dünya olayları dünyada kalıyor. Kucağımıza ve sepetimize doldurup götüremiyoruz. Adını bilmediğimiz diyarlara dünyaya geldiğimiz gibi çıplak gidiyoruz. Belki utanırız diye "KEFEN" denen bez parçasına sarıyorlar. Toprağa efendice girelim diye...
DOLU DOLU YAŞAMAK
Anlam kazanmak için hayata anlamlı bakmak gerekir. Anlamsız bir bakış, anlamsız bir hayatın simgesidir... Hayat bu kadar basit bir şey işte. Yaptıklarımız, yapmak istediklerimiz, özlediklerimiz, pişman olduklarımız, onardıklarımız, onaramadıklarımız... Hepsi basit, minicik şeyler ama ulaşamadıkça, çözemedikçe, yenemedikçe bize kocaman geliyor. Hayata anlam katan bizleriz, yarınımızı farklı kılmak için yaptığımız ne varsa hayatın anlamı da 'O'dur. Başkalarının sunduğu hayatı yaşamak yerine kendi hayatımızı yaşayabilmek.
Kaçımız bunu başarabiliyoruz? Kısa bir öyküdür hayat. Uğruna acılar çektiğimiz, az bir zaman tadını çıkarabileceğimiz. Hayat onun anlamanı bir gün bulabilmek uğruna koşuşturacak kadar uzun değil. Her gününü dolu dolu yaşamak gerekir ki, o bir gün geldiğinde zaten gerçek anlamını bulmuş olduğumuzun farkına varacağız.
TÜM ERDEMLERİN ANASI
Teşekkür etmeyi bilin ki hayatınızda teşekkür edeceğiniz şeyler çoğalsın. Çoğu insan, sahip olduklarının değerini bilmek yerine sahip olmadıklarına odaklanarak hayıflanır ve bu yüzden mutsuz olur. Oysa şükran duymayı bilmek, sahip olduklarının değerini bilerek hayata teşekkür etmektir.
"Şükran, erdemlerin en büyüğü olmakla kalmaz, tüm erdemlerin de anasıdır" der Çiçero. Size dostluğu tattıranlara minnet duyun. Size aşkı tattıranlara sevgi duyun. Size arkadaşlığı tattıranlara karşılık verin.
Kızmayın, öfkelenmeyin. En güzeli yüce Allah'ın size sunduğu bu güzel hayatın karşısında saygıyla eğilin. Kendimize ve hayatımızdaki herkese minnet duyalım. HAYAT SANA TEŞEKKÜR EDERİZ.