Gerek Beşiktaş’ ta, gerekse Milli Takımda,

Golcülüğü ve oyuncu performansıyla beğenilen ve “gönüllerde takdir edilen”,

Çiçeği burnunda, teknik direktörümüz: Oktay Derelioğlu,

Hem kendisine hem de Kahramanmaraş spor camiasına hayırlı olsun İnşallah…

2. Lige, takıma ve bölgeye “yabancılığının” yanı sıra ilk hocalık deneyimi olması,

Başarılı olabilir mi? diye taraftarlarda “akılları tırmalayan” bir soru işareti bırakmaktadır,

Futbol oynamak, yorum yapmak sadece bireysellik taşırken,

Hocalık ise çok farklı olup, bir bütünün, bir camianın tüm sorumluluklarını içerir,

Oktay hoca ilk kez Futbol pazarında, mutfağın tezgâh arkasında,

Puan üretim sofrasında yerini alıyor,

Ancak hoca da henüz başlarken, daha önce yapılan bir hatayı tekrarladı:

Şampiyonluk neden olmasın? Amacımız en kötü play-off” dedi,

Şaşırdım, bu cümleyi puan tablosuna bakarak nasıl söyledi?

Sayın Hocam sendeki bu “özgüvenden” ben de istiyorum…

Bu söylem taraftarın “not defterine” kaydedilmiş, adisyonunuza da eklenmiştir,

İnanmış olsanız da, keşke önce biraz puan toplayıp, sonra hedef koysaydınız,

Olumsuz sonuçlarda, bu hesap başkanda olduğu gibi,

Nahoş hatırlatmalarla” karşınıza çıkacaktır…

****

Hoca değişikliği “takıma olumlu yansır” istatistiği, futbolda kabul görür,

Yine öyle oldu ve gelenek bozulmadı,

Oktay hoca sinerjisi” takımı ve şehri olumlu etkiledi,

Bandırma beraberliği yüreklerdeki burukluğa, bir küçük “tebessüm” oldu,

Kupada alınan galibiyeti ise aç insana sunulan bir “lokma” gibiydi,

Puan kanalları kurumuş takımın “futbol savaş kostümlerini” tekrar giymesine sebep oldu,

Rize’ yi bu sene bir daha kupada “Üzülmez” hale getirdi

Hem Oktay hoca, hem de takım için hatırı sayılır “güven” verdi,

Rize galibiyeti çok önemliydi ama “önceliğimiz” de bu kulvar değildi,

Ancak puan cetveli açısından çok olmasa da, moral açısından “süperdi”…

****

Kahramanmaraşspor’a olumlu gidişin başlangıç aşamasında, istikrar aranıyordu,

Karşıyaka 6 puanı silindiği için puan cetvelinde bizden altta görünüyordu,

Bu maç puan devşirme maçımız olacaktı, ama olmadı, korkular yavaştan hortladı,

Umutsuzluk çanları” tekrar mı çalmaya başlayacaktı,

Ligin dibindekileri bileyenemiyorsak nasıl olacak,

Şampiyonluk ve play-off gibi “iddialı lüks cümleler” hangi temeller üzerine kurulacak,

Kapasiteli bu takım için, bu başarısızlığın temel nedeni olarak,

Kabullendiğimiz ve artık yadırgamadığımız “hakem hataları dışında” ne sunulacak,

Oyuncu tercih hatalarının olduğu, görmezden mi gelinecek,

Lig daralıyor, haftalar eriyor, acil olarak çözümler bulmalıyız,

Yoksa rakiplerle bile uğraşamadan, kendimizi yakarız,

Giden trenin arkasından da sadece bakarız…

Galibiyet için futbolculara “ruh mu çağırsak” ?

Gel Eyy: “Defans ruhu, santrafor ruhu, kazanma ruhu”…

Bize gelen hep aynı oluyor: “Tuz ruhu

Temizleyin bu haftayı da, önümüzdeki haftaya bakalım…

Mecburuz, çünkü:

“Dünü toprağa gömmeyenlerin, yarınları çiçek açmaz” mış…

****

Futbolun en önemli özelliği, siyasetin “saha içine” müdahale edememesidir,

Hiçbir takımda eş-dost, tanıdık için bir futbolcuyu, saha içinde oynatamazsınız,

Her futbolcu sadece “kendi yeteneğiyle” oynar,

Ancak “sahanın dışı” için aynı şeyi söylemek oldukça zor oluyor,

Şehrimizin futbol geleceğine kurşun sıkan kartvizit tetikçilerinin,

Referans için verdikleri kartvizitleri havada uçuşuyor,

Bilinmelidir ki, kartvizitle gelenler de yalnız gitmiyor,

Ya sizden bir şeyi, ya da sizi de beraberinde götürüyor…

Bizden hatırlatması…

****