Şimdi diyeceksiniz bu nasıl başlık? Anlatayım.
Bir 8 Mart kadınları var bir de diğer kadınlar; her gün ezilen öldürülen, şiddete maruz kalan kadınları görüyoruz duyuyoruz. Kimi kadınlar için zulüm oluyor hayat. Ama geldi 8 Mart oooo kadınlar can, kan, bir tane oluyor. Çiçekler, böcekler, zor durumda ki kadınların yaşamlar hayatları… Tak bitiyor 8 Mart gerçek dünya başlıyor. Kadınlar bir gün değil, her gün anılmalı, onlara her gün özen gösterilmeli.
Kadın, önce öğretmendir. Hepimiz dilimizi kimden öğrendik? Annelerimizden değil mi? Evdeki ahengin yuvayı yapan kadına ait olduğunu unutmayalım. Aile mutluluğunda en büyük payın sahibidir kadın. En büyük ekonomisttir. Mutfağın yönetilmesini sadece tencerenin kaynaması olarak gören erkek önce kendisini aldatır. Bunları çoğaltabiliriz.
Bu özelliklerine rağmen kadınımızın toplum hayatına tam olarak nüfuz edebildiğini söylememiz mümkün değildir. TBMM aritmetiğine bakarsak orantısızlığı gayet net şekilde görebiliriz. Kadınlarımızın dünyanın gelişmiş ülkelerindeki kadınların eriştiği seviyenin gerisinde kaldığını söylememiz ise her zaman mümkündür…
Örtünmesine ailesinin, doğum ve kürtajına politikacıların, yaşam hakkına doğuştan mutsuz kocaların (!) karar verdiği Türk kadını, verdiği mücadelede ve sesini duyurmakta yetersiz kalmaktadır.
Kadın ve kadın hakları konusuna dinimiz geniş yer vermesine, din adamlarımız dini esasları anlatıyor olmasına rağmen bizlerin duyarsız kaldığı aşikârdır. Veriler, sadece belirli sayıdaki kadınımızın ekonomi, eğitim ve idare alanlarında öne çıktığını gösterse de büyük çoğunluğun hukukî varlığı kâğıt üzerinde kalmaktadır.
Her yıl 8 Mart yaklaştığında cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, kadına şiddetin ortadan kalktığı, Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamanın anlamının kalmadığı, adının ‘Kadın-Erkek Eşitliği Günü’ olarak değiştiği bir dünya hayali kurarım. İlerlemeler tabii ki kaydedildi. Evet, bir sürü olumsuzluk var kadın cephesinde ama bu bir araya gelme hali, caddeleri, meydanları doldurma hali bana umut veriyor.
Ülkemizde Cumhuriyet’e geçişle birlikte yeni haklara kavuşmuş olsa da kadın hâlâ “çile sembolü”dür kadın. Atatürk’ün kadınlar için sağladığı haklara rağmen kanun ve kural sapması, yobaz algısı ve töre baskısı gibi sebeplerle kadınlarımız, toplum hayatında tam olarak yer edinememiştir.
Basından izliyoruz, her gün hayatını kaybeden, eşinden dayak yiyen, maganda ve meczup saldırısına uğrayan nice kadının başına gelenleri…
Türk ve dünya kadınlarının bu anlamlı gününü kutluyor, varlıklarını daha çok hissedebileceğimiz günlere kavuşmalarını temenni ediyor ve önlerinde saygıyla eğiliyorum.