Bilenler bilir, şans oyunlarından anlamam, oynamam da. Çocuklarımın rızkını şans oyunlarına yatırmadım bugüne kadar. Ne toto, ne milli piyango, ne de diğer şans oyunları ile uzaktan yakından ilgim olmaz, olmadı da. Verecekse Rabbim helalinden versin, alnımın akıyla kazandığımdan olsun ne olacaksa.
Şans oyunlarına şans bağlamadım dedim. En dar olduğum zamanlarda bile şans oyunlarını denemedim, ne istediysem, alın teriyle, çalışarak Rab’bimden istedim. Şans oyunlarının bağımlısı, hastası haline gelenlere de kızmıyorum, ki hakkım yok, her şey ihtiyaçtan olsa gerek diye düşünüyor, bir yerde hak veriyorum.
*
Dedikten sonra, mesele şu…
Önümüzde bir Ticaret ve Sanayi Odası seçimi var. Önümüzde dediysem, bir ay kaldı dananın kuyruğunun kopmasına, siz buna ister küçük, ister büyük kıyamet deyin, sanayi ve iş dünyası şimdi bu seçimi konuşuyor.
Yemiyor içmiyor, yatmıyor, kalkmıyor, varsa yoksa; ‘Ticaret ve Sanayi Odasını Şahin Balcıoğlu mu kazanacak, yoksa Mustafa Buluntu mu!’ tahminleri şehrin dört bir yanına dalga dalga yayılmış durumda.
Herkes bahis oynuyor, acaba işin içinde para da dönüyor mu diye insan merak etmeden duramıyor. İşi gücü bıraktı millet, toto oynamaya başladı.
Para mı dedim, ya da dediniz, izah edeyim…
Para her seçimde döner. Açmadığı kapı yok. Belki her şey değil ama yeri ve vakit gelirse çok şey meret! Milletvekilliği seçimlerinde, yerel yönetimlerde… Para ile saadet olmaz derler ama belediye başkanı da oluyorsun, milletvekili de, belediye meclis üyesi de ve hatta daha ileri gideyim muhtara bile…
Bir tek gazeteci olamıyorsun!
Niyeyse!
*
Eh, kimse de kusura bakmasın, herkesin bir fiyatı var. Kimi ucuza gider, kimi pahalıya. Kalıbına göre, kilosuna göre, tuttuğu takıma, gönül verdiği partiye göre değişir tutarı. Türk parasına eyvallah diyen olduğu kadar, yabancı para ile de kendini satanlar olur mu, olmaz mı, ah bir bilsem!
Şahin Balcıoğlu’nu tutanlar ya da Mustafa Buluntu’nun başkan olacağını iddia edenler harıl harıl çalışma içinde.
Düne kadar basın için başını kuma gömenler, basın mensuplarını adam yerine koymayanlar, bakıyorum basını nimetten saymaya başladılar!
Basının gücüne inandılar seçim gelince. Daha önce yüz vermezlerdi, aleyhlerine konuşur, onları satılık, kiralık kalem olarak yorumlar, çapına, kareköküne ve özgül ağırlığına göre para ile satın alacaklarını zannederler, hatta konuşurlardı.
Baktılar ki pabuç pahalı, rakam konuşmaktan vazgeçtiler!
*
Bölünmeyelim, birlik beraberlik olalım diyorlar da, geçeceksin o işi. Karpuz gibi ikiye bölündü iş dünyası.
Basın camiası bile.
Seçime bir ay kalsa da, seçim stratejisi zıvanadan çıktı, şiraze kayboldu. Ne seviye kaldı, ne etik kurallar, ne de dostluklar.
Eski dostlar şimdi düşman olunca, yakında artık birbirlerinden kız da alıp vermeyecekler.
*
Seçime bir aydan az bir zaman kala, her iki aday cephesinde kırılan kalpler, gönül koyanlar çok.
Ve de komiteler doldu. Herhalde bu seçimde meslek anlamında alakasız insanlar alakasız komitelerde yer almak yerine, işini ilgilendiren komitelerde görev alacaklar, kendilerine yer bulacaklar.
Uzattık…
Tamam da, Ticaret ve Sanayi Odasına kim başkan olsun, ya da olacak?
Papatya falı mı açsak!
Kahve falına mı baktırsak! Daha olmadı istiareye mi yatsak!
Yazı tura mı atsak, ne dersiniz!