Kabul eder veya etmezsiniz sizin bileceğiniz mesele, artık yerelde siyasetin ağabeyi, bir bileni, sözü geçeni, belirleyici ismi Tarım ve Orman eski Bakanımız sayın Prof. Dr. Vahit Kirişçi’dir.
Siyasetin patronu. Kralı. Hani derler ya, ‘Kral öldü, yaşasın yeni kral’ o hesap işte.
Şimdi siyaseten beklenti içinde olanlar, ‘devam etmek istiyorum!’ deyip beklentileri yüksek tutanlar, sayın Kirişçi ile çektirdikleri fotoğraftan güç aldıklarından, bütün ilgiyi Kirişçi’ye çevirdiler.
İlgi de O’na, bütün gözler de O’nda.
Büyükşehir Belediye Başkanımız da bütün umutlarını, siyasi ve yerel yönetimlerdeki beklentisini AK Parti Genel Başkan Yardımcısı sayın Efgan Ala’ya ve Çevre ve Şehircilik Bakanı sayın Mehmet Özhaseki’ye bağlamış vaziyette.
Yaygın olan görüş bu olsa da, Başkan sayın Hayrettin Güngör, yatırımları, hizmetleri, insan odaklı siyasi çalışmaları, teknik ve sosyal belediyecilik alanındaki iz bırakan eserleri, gönüllere dokunuşu, şu sıralar onu siyasetin ve ‘Büyükşehir Belediye Başkan ardayı’ düşüncesine nakış nakış kalplere işlemeyi başardı.
Her Ankara ziyaretinde, bu iki önemli isim mutlaka ziyaret edilir, görüşülür, konuşuluyor, destekleri alınır, bir de fotoğraf karesi oldu muydu, tamam işte, tadından yenmez oluyor.
*
Şu, birkaç gün önce Büyükşehir Belediye Toplantı salonunda yapılan Ticaret ve Sanayi Odası toplantısında konuşulanları, yazılanları ve davranış biçimlerini yazmasam çatlar ölürüm!
Bu meselede bizim de söyleyecek birkaç kelimemiz olsun yani.
İçinize sindirir veya sindirmezsiniz, sizin meseleniz, Uzm. Dr. İrfan Karatutlu bu şehrin milletvekili. Seçilmiş adam. O da sizler gibi ‘Kahramanmaraşlı’ kimliğini taşıyor. Konuşan Türkiye istiyorsak, ki istiyoruz, bırakın konuşsun, bırakın duygularını dile getirsin, bırakın halkın-şehrin kanayan yaralarına merhem olsun, bırakın içindekileri döksün, bırakın halkın duygularına tercüman olsun! Kimden, neden korkuyorsunuz, anlamadım!
Meclis Başkanı M. Hanifi Öksüz’e sorsam acaba cevap verir mi, kürsüde iken konuşmasını uzatsa, söz gelimi diyorum, şu sıralar yerelde siyasetin hafızası ve ağabeyi olan sayın Vahit Kirişçi’ye aynı teklifte bulunur muydu, bulunabilir, aynı uyarıyı salona duyura duyura dillendirebilir miydi?
‘Kısa kesin, uzatmayın!’ diyebilir miydi? Emin değilsem de, yine de sorunun cevabını size bırakıyorum.
*
Karatutlu’nun bu uyarı, bu talimat, bu emir üzerine mikrofonu, kürsüyü bırakıp salonu terk etmesini kim nasıl değerlendirir bilemem de, ben olsam aynısını yapardım. Bu, ‘istenmiyorsun çek git artık!’ demenin Arapçası değil, Türkçesi, danıskasıydı.
Bırakın konuşsun insanlar. Seçilmiş insana bu müdahale, demokrasiye, özgürlüğe vurulan darbe değil de nedir?
Sayın Öksüz siz de iktidarı, hükümeti canavara benzettiniz. Aç ve açıkta kalmaz anlamında iktidarı canavarlaştırdınız. Tabi ki karnı doyacak, kimse aç kalmasın elbette. Ama sizin konuşmanız şık mıydı peki?
*
Sonrasında Prof. Dr. Mehmet Şahin’in muhalif milletvekili artiste benzetmesi de şık değildi. Film mi çevriliyordu orada? O oturduğunuz alan film platosu değildi. Kusura bakma sevgili adaşım, kıymetli Şahin, gaza gelip kırma milleti, yarın yüz yüze bakacaksınız!
Söz sahibinden çoğalırmış. Tabi İrfan Karatutlu da cevabı yetiştirdi arkasından, ‘Şehrin sorunlarını tartışmak, gündeme getirmek, halkın düşüncelerine tercüman olmak artistlik ise, evet ben artistim!’ diyerek savunmaya geçti.
Böyle basit, kısır döngülerle gün harcıyoruz ha bire. Sürekli cek’li, cak’lı vaadaler, lüzumsuz, kırıcı tartışmalarla vakit öldürürken, asıl sorunları geride bıraktığımızın farkında mıyız?
Sürekli halının altına süpürülen, sümen altı edilen sorunları kimse konuşmuyor, tartışmıyor, konuşanlar da susturulmaya çalışılıyor. Kazanan kim, kaybeden kim!
Aksu Çayı fabrika atıkları, kimyasallarla zehir olup barajı, canlıları ve insan hayatını etkilerken, çözümü için birkaç kelime de ben söylesem, üstlendiğiniz ILS cihazını unutturup askıya aldığınızı söylesem, ‘Kısa kes Aydın havası mı olsun!’ denilecek.
Susturacak mısınız beni de?
*
Makarayı başa sarıyorum. Mahalli seçimlere 6 ay kaldı. Belediye başkanlığı için istifasını veren partililer, şimdi 7 Ekim’i bekliyor.
Maşallah herkes potansiyel belediye başkanı. Bildiğim kadarıyla yazıyorum, Çağlayancerit’te, Andırın’da, Pazarcık’da 15’e yakın belediye başkan adayı varken, bu enflasyon ortamında kimse çapına, kareköküne, özgül ağırlığına bakmıyor, yüreğini ve bazı organlarını tartıya çekmiyor.
Herkesin aklı, fikri, gözü sayın Vahit Kirişçi’de. ‘İlçemize gelse de bir fotoğraf çektirsek, kendimizi göstersek, bir iki cümle ile aday olduğumuzu duyursak!’ derdinde ya da parti teşkilat binasına gelip hediyelerini sunarak bir fotoğraf karesi ile Ankara’ya selam göndermek asıl mesele iken, Allah sayın Kirişçi’ye yardım etsin, herkesin beklentisi, umut, geleceğe dair karara mekanizması kendisi gösterilince, kime ne desin, kim için ne karara varsın, işi zor valla!
Zor, çünkü mahalli seçimler öncesi Ankara mutlaka eski bakanımız Kirişçi’nin önerilerine kulak verecek, o da talepleri iletecek. Kim kabul görür, kim kapının ağzına konulur, onu da zaman gösterir!
*
NOT: Andırın Siyaseti. Varan-4 yazısı Cuma günü bu sayfada.