Aynada moraran gözaltlarına baktı, kilo kaybı en çok yüzüne yansıyordu. Vücudunu inceledi; doğumdan sonra sarkan yerleri ve büyüyen bir numara ayağı ile epey değişmişti. Görüntüsüne üzülmüyordu. Sadece şaşırıyordu. Doğurmak, üretmek, anne olmak akıl ötesiydi ama neden mutlu olamıyordu? Depresyon, ilaçlar, uykusuz geceler sonrasında çok uykulu günlere bırakmıştı kendini. Sürekli uyuyordu... Annesi ve eşi başkalarıyla onu kıyaslıyor artık düzelmesi için çok baskı yapıyorlardı. Düzelmek derken neye göre düzelmeliydi? Etrafın sorusu da hiç bitmiyordu... Ben mi yaratmıştım bu çevremi inanamıyordum. -Nasıl bu kadar hızlı kilo verdin? -Niye emzirmiyorsun? -Annen sende daha ne kadar kalacak? -Dip boyan gelmiş; seni bitkisel boya yapan birine yönlendirebilirim? -Hangi marka mamayı veriyorsun? Hiçbirinin cevabını bilmiyordum. Herkes susunca banyoda kendimle kalabildiğim kadar ağlıyordum. Sağlıklı bir bebeğim olmuştu, eşimi seviyordum. Filmlerdeki gibi iyi giden bir hayatım vardı. Ama lmin kahramanı olan ben mutsuzdum. Anne olana kadar ki kısımda her şey çok iyi gidiyordu. Yıllarca süren ilişkimizi aile baskısıyla resmileştirmiştik. Etrafı ne kadar ciddiye almasak da bir tekerlek dönüyor ve bizi mıknatıs gibi içine çekiyordu. Evlenince susar sandığımız ailelerimiz bu kezde torun istiyoruz baskısını sürdürmüştü. Uzun bir süre ciddiye almasak da o dönen tekerin içine ittiriliyorduk. Bilinçaltına işlenen aile olma kısmı sevimli gelmeye başlamıştı. Sorunsuz bir hamileliğin ardından anne olmuştum ama hissedemiyordum. Sevmemek değildi bu ama anlatamıyordum... Acımasızca eleştiriliyor ve bu daha da korkmama sebep oluyordu. O minicik bedeni her elime aldığımda kendimi yetersiz hissediyordum. Böyle oluyordu; önce büyüyordun sonra biriyle evlenmen gerekiyordu. Anne-baba oluyor, ilk doğan çocuğa birde kardeş eklenirse süper aile kuralını bozmuyordun. O çok baskı yaparak evlendirilen insanlar boşanma oranını artırıp, henüz aile olmaya hazır olmadan baskıyla anne-baba olan insanlar da depresyona girip mutsuz Aynada moraran gözaltlarına baktı, kilo kaybı en çok yüzüne yansıyordu. Vücudunu inceledi; doğumdan sonra sarkan yerleri ve büyüyen bir numara ayağı ile epey değişmişti. Görüntüsüne üzülmüyordu. Annelk insanlara dönüşüyordu. Çok ütopik gibi gözükse de her insan evlenmemeliydi ve her kadın anne, her erkekte baba olmamalıydı. İlişki olarak iyi gidenler eğer hazırsa aile olmalıydı. Toplum örf, adet ve dini yapısına ters gibi gözükse de başka seçeneklerin de olduğu çocuklara öğretilmeliydi. Esas olan insansa her şey değişebilirdi. Çok özgür ruhlu erkeklerin evlenerek kadını mutsuz ettiği ya da sorumluluklara uyamayan kadının da erkeği mutsuz ettiği hikayeler hızla çoğalıyordu. Kaçıp gitme istekleri, bastırılmış insan olma dürtüsüyle büyütülen çocukların hayata hazır hale gelme ihtimalinin düşüklüğü gözle görülüyordu. Aile olabilmek anne-baba olabilmek çok güzel ama herkese uyan bir düzen değildi. Neden evlenmediniz? Çocuğunuz olmuyor mu? İnsanın özlük haklarına aykırı en mahrem sorulmaması gereken sorulardır! Kendini iyi tanıyan insanlar çoğalma kararı almadıysa eleştirilmemeliydi. Ve annelik... Başka bir pencere açtıran duyguydu. Bende oluşturduğu his böyleydi. Artık tüm yaşayanların annesi olmuştum; duyarlılığım artmış, acıyı ve dünyadaki sesleri duyar olmuştum. Şehit annesinin çığlığı, çocuk sahibi olamayan kadınların burukluğu, evladını kaybetmiş yaralı annenin yangını, annesi ölmüş-öldürülmüş öksüzün sessizliği, yavrusuna yiyecek taşıyan herhangi bir hayvana duyduğum saygı olmuştum... Bu pencereden görülen duyarlılığı hissederseniz ne kadar büyük bir yoğunluk olduğunu kavrayabilirseniz anne olmak istemeyen kadınları eleştirmek yerine tercihlerine saygı duyabilirsiniz. Bilinçli olarak anne olmak istemeyen kadınla kendi mutsuzluğunu çocuğuna yükleyip bilinçsizce anne olmuş bir kadını aynı kefeye koyup yargılama hakkı bizlerin değildir. Doğurup ta anne olamayanlar ,doğurmadan da anne olanlar çelişkisine şahit olduysanız asıl işin yürekte olduğunu anlamışsınızdır.. Bugün anne olabilmiş ya da olmadan bu duyguyu yaşayıp yaşatabilmiş tüm kadınların günü kutlu, ömürleri mutlu geçsin. Açılan gönül pencerenizin kapanmaması dileğimle iyi pazarlarınız olsun...