Mutlaka dikkatinizi çekmiştir, kediler günlük hayatlarının çok büyük bir bölümünü uyuyarak geçirirler. Hatta uyurken öyle farklı şekillere girerler ki; çoğu zaman bizler için komik bir görüntü oluşur. Peki, hiç ev kedileri ile sokak kedilerini uyurken izlediniz mi? Ev kedileri huzurlu, derin ve kaygısız, saatler süren uykular çekerken; sokak kedileri her an yaşayabilecekleri olumsuz bir duruma karşı her zaman tetikte, rahatsız, huzursuz ve diken üzerinde uyurlar.
Ne kadar uyursam uyuyayım kendimi yeterince uykumu almış gibi hissetmiyorum. Cümle tanıdık mı?
Uyku, “bilincimizin dışarıdan gelen uyaranların bir kısmını ya da tamamını algılamadığı, tepki gücümüzün zayıfladığı ve vücudumuzdaki pek çok organın etkinliğini büyük ölçüde azalttığı dinlenme durumu” olarak tanımlanıyor.
Her insanın yaşayabilmesi ve mücadele edebilmesi için uykuya ihtiyacı var. İyi ya da kötü herkes her gün bir şekilde bir miktar uyuyor. Ancak umutsuz, bitkin ve yorgun uyanışlarla da hayatla mücadele gücü düşüyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki; uyku kısacık da olsa dingin ve huzurlu olduğu takdirde ne kadar çok enerji veriyor. Ama ne yazık ki; son yıllarda hepimizin böyle uykuları bulması giderek daha da zorlaşıyor.
Tıbbi açıdan; rahatsız ve huzursuz, yetmeyen uykular birçok sebebe bağlanıyor. Ben farklı bir bakış açısından giderek uyku halinin tanımlandığı bir cümleden yola çıkacağım. Yetmeyen uykular, bir türlü faaliyetlerine mola vermeyen ve dinlenmek için kendine zaman ayıramayan beynimizden kaynaklanıyor olabilir mi diye düşünüyorum. Belki de bize söyleyecekleri vardır.
Birçoğumuz kaygısız, huzurlu ve derin bir uyku uyumuyoruz. Gün içinde su yüzüne çıkarmamak ve hayatımıza devam edebilmek için bastırdığımız tüm duygularımız uykumuzda peşimize düşüyor olabilir mi acaba? Belki de huzurlu bir uykunun baş koşulu çözülmesi gereken işleri ve sorunları ertelemeden çözmektir. Böylece kafamızı meşgul eden konuları halletmiş bir şekilde güzel bir uyku çekme şansımız olabilir.
Bir türlü durmayan ve sürekli çalışan beynimize arada dinlenmesi gerektiğini anlatmanın yollarını bulmak da gerekebilir. Aynı zamanda ağrıların ve acıların da merkezi olan beynimiz; çoğu zaman hareketsiz kalmış olan vücudumuzun her türlü ağrı ve acısını bize hissettiriyorken; güzel bir uyku bir hayalin ötesine geçemeyecektir diye düşünüyorum. Bu durumda güzel bir uykunun bir diğer koşulu vücudumuzun sesine kulak vermek ve ona bakmak gibi görünüyor.
Aynı; sokakta uyumaya çalışan hayvanların her an başlarına bir şey gelme endişesi ile sürekli tedirgin uyudukları gibi; bizler de çoğu zaman kafamızı kurcalayan birçok konu nedeniyle iyi uyku alamıyoruz. Zaten değişen iklim koşulları, soluduğumuz havanın kalitesi ve çevremizi saran ve bizleri doğadan koparan şehirlerimiz nedeniyle sağlığımız sürekli hırpalanıyorken bu dinginliği sağlamak da her geçen gün daha zorlaşıyor. Bana göre; çevremdeki yüzlerce insandan duyduğum sürekli yorgunluk hali tüm bu durumların bir harmanından ortaya çıkıyor.
İnsanlar bu yorgunluktan nasıl kurtulacak? Aslında çözüm de yine kendimizde gibi görünüyor.
Neden yorgun olduğunu çözmekten…
Anlatmaktan mı, susmaktan mı? Yaşamaktan mı, yaşayamamaktan mı?