Bir ipte iki cambaz oynamaz demiş büyükler. Ki el hâk doğrudur.

Ama cambazı ipten düşüreceğiz diye direkleri sallamanın âlemi yok! Ama bizim hastalığımız, vazgeçmediğimiz kirli oyunlar bunlar! Direğin kırılabileceğini düşünmüyor, hesap edemiyoruz. Direk kırılırsa, çökerse altında sadece cambaz değil, oyuncular, figüranlar da zarar görebilir.

Elin adamı, cambaz ip üzerindeyken, ‘İnşallah düşmez, inşallah düşmez!’ diye dua eder ve tempo tutarken, bizimkiler, ‘Aha düştü, aha düşecek!’ beklentisi, heva ve hevesi içindeyken, intihara kalkışan insanı elin adamı ‘Yahu kurtarın, yazık olacak, zavallı ölecek!’ diye acıma ve merhamet hissini ortaya koyarken, biz aykırı yanımızı ve özelliğimizi koruyarak, ‘Bekleme, hadi atlayacaksan atla!’ diye tempo tutarız, yukarıdakinin de bir can taşıdığını, yerle bir olmuş ruh halini, ailesinin, sevenlerinin olacağını aklımıza bile getirmeyiz!

*

Seçim yaklaşıyor ya, (14 Mayıs deniliyor ama net değil, değişebilir) bir üye bir üye, bir oy bir oy mantığından hareketle ikna odaları kurulacak, kozmik odalarda af ya da ceza hükümleri verilecek, ister inanın ister inanmayın bu işlerde para da dönecek, konuşacak. Malum, parasız siyaset olmuyor, seçim kazanılmıyor!

Yakın tarihte bazı belediyelerin, bazı STK başkanlıklarının para zoruyla kazanıldığını kimse unutmasın!

Bunun örneğini yaşamadık diyemez kimse, inkâr edemez! Yaşamadık mı?

Bir duyum daha var, ki doğru olduğunu bilmeyen, (sağır sultan bile duydu) duymayan kalmadı; bir seçimde. Borcu olanların borçları ödendi birileri tarafından. Benim de borcum var ama kimse gelip de ‘Ede, senin de borcun varsa, söyle ödeyelim!’ demedi.

Demediler, çünkü benim oy’um yoktu!

Bozuk giden ekonomi sebebiyle yakın zamanda askıda ekmek, askıda fatura dönemi başlamıştı. Şimdi seçim geldi kapıya dayandı ya, yavaş yavaş yeniden vizyona girer film.

Bana soran yok, canımın sıkıntısı ondan!!!

*

Bakıyorum, ki sizin de çevrenizde vardır dolaşan, bu şehirde cambaz, simsar, ayakçı dolu, çok! Bir bakıyorsun o partide, bir bakıyorsun başka partide. Herkese mavi boncuk dağıtmalar, yeşil ışık yakamalar, göz kırpmalar… Çevrenize bakmanız yeter, çünkü hepsi de gözünüzün içine bakıyor, ağzınızdan dökülecek bir-iki cümleye odaklamış kendini.

Nasrettin Hoca hesabı, iltifat kürke, etikete, koltuğa, makama…

Böylelerinin çevresinde tur atan, beklenti içinde olan, çanta gibi yanında gezip çanta taşıyanlar, tuvalete gitse parasını cebinden ödeyenler, etiket-makam-koltuk sahibinin gözünün içine bakıp, ‘Bir emrin var mı?’ demesini bekleyen sponsorlar cirit atarken, bizler de ‘Aaaa, cambaza bak, cambaza!’ demekten kendimizi alamıyoruz.

*

Oysa etiket,-koltuk-makam sahibinin onu ciddiye aldığı, adam yerine koyduğu yok, sponsor ya, ona bakıyor. En azından bir işe yarıyor gözüyle baktığı için, eleştirilere, tepkilere dahi ses çıkartmıyor, yeri geldiğinde sineye çekiyor, sadece içinden hınzırca, sinsi sinsi gülmek geçiyor.

Şimdi siyasetçi de cambaz, artık maymun gözünü açtı ya, vatandaş da uyandı, o da cambazın önde gideni.

Ama ikisi de bir ipte oynuyor görünse de, ha düştü ha düşecek diye bekleyenler, seçimi iple çekiyor!