Günlük hayatın içinde kendimi siyasetten uzaklaştırmak istiyorum ancak ne yazık ki uzayan yağ, et, şeker ve ekmek kuyruklarını görmezden gelemiyorum. Sizde soruyor musunuz kendinize, bu ne kadar devam edecek? Gerçi ekonomiden sorumlu bakan ‘Para en dip değerinde artık düşmez.’ dedi, bu söz aşırı ürkütücü değil mi? İşsizlik oranında artışın yanında kurumlara liyakatsiz getirilenleri gördüğünüzde, köprü, yol yapılırken hastane açılırken hep döviz üzerinden ve tutmayacak sayı garantileri verildiğinde içinizden yeter artık demek geliyor mu? Yapılan işlerin yap-işlet- devret modelinin toplumsal faydasını ortadan kaldırmanın daha ötesinde artık zarar olarak inşa oluyor.
Kapitalist ve işçi sınıfı ayrımında olduğu gibi sanki tüm ülke halkı işçi ve belli bir işveren için çalışmak zorunda hissi, aslında bu his karamsarlık, gelecekten beklentisizlik hissi genç, dinamik ve aydın birçok insanın ülkeden gitmesine ya da nasıl giderim diye düşünmeye teşvik ediyor.
Nerde hata yapıyoruz?
Aslında toplumsal olarak hep devleti baba olarak görmekte hata yapıyoruz. Yapılan yol, köprüyü, hastaneyi, okulu bir lütuf gibi algılayarak hata yapıyoruz. Unutmamamız gereken bir konu ise devleti bazen bir parti gibi hatta bir şahıs gibi indirgemek. Devlet yargı, yasam ve yürütme ile kocaman bir organizasyon. Partiler ise iktidara gelen ve o gücü belli süre kullanan gruplar, yani devlet partiye eşit değildir. Partiler seçim kazanmak ve iktidar elde etme çabasından öteye geçemiyorlar ne yazık ki şuan ki durumda bu enflasyon, gelir adaletsizliği ve birçok sorun varken iktidar olan partiler seçim kanunu ile uğraşıyor. İş bu durumda olunca halk olarak düşünüp taşınmamız, kendimize bir çözüm bulmamız gerekiyor.