"İnsan vardır doğar¸ büyür ve ölür. Yine insan vardır doğar¸ büyür fakat ölmez. Eserleriyle¸ hizmetleriyle gönüllerde yaşar. İşte öğretmenin görevi¸ bu öldüğü halde ölmeyen insanları yetiştirmektir.."
Her türlü bir imkânın bulunduğu asrımızda insanların eğitimden mahrum kalması düşünülemez. Bunun içindir ki, her millet kendi eğitim sistemini kurmuş¸ istediği "insan tipi"ni yetiştirme gayreti içindedir.
Kendi bünyesine uygun eğitim sistemini kuran milletler yaşamaya¸ diğerleri ise er ya da geç yıkılmaya veya yok olmaya mahkûmdurlar.
Eğitimde esas olan keyfiyettir. Kemiyetin pek kıymeti harbiyesi yoktur. Bakınız bu konuda Prof. Dr. Mümtaz Turhan ne söylüyor. "Bugünkü Türkiye'nin asıl derdi¸ okuma/yazma bilenlerin azlığından değil¸ münevverlerin iyi yetişmemiş olmasından kaynaklanmaktadır." diyerek bu gerçeğe işaret etmektedirler. Doğrusuda bu değil midir?
Eğitim uzmanları ve ruh bilimcileri insanların zekâ yönünden %20'sinin üstün¸ %60'ının normal¸ geriye kalan %20'sinin ise geri zekâlı olduğunu kabul ederler.
Biz bu yazımızda bu tasnife değişik bir açıdan bakarak yeni bir yorum getirmeye çalışacağız. Şöyle ki:
İnsanların %20'si fıtraten temiz bireylerdir. Kolay kolay suç işlemezler. Öbür %20'si ise suç işlemeye meyyaldir. Suç işlemezlerse rahat edemezler. Geriye kalan %60'lık büyük kitle ise suç işlemeye de¸ işlememeye de müsaittirler.
Eğer biz¸ iyi bir eğitim/öğretimle insanların ekserisini oluşturan %60'lık kitleyi¸ fıtraten temiz yaratılmış kişilerin yanına çekersek¸ %80'lik bir çoğunluk sağlamış oluruz ki¸ geriye kalan %20'lik menfi grup kendiliğinden etkisiz hâle gelir. Yok eğer yanlış bir eğitim/öğretim sistemi ile¸ %60'lık kitleyi suç işlemeye müsâit %20'lik azınlığın yanına itersek¸ halkın %80'i kötü bireylerden oluşur ki o zaman da¸ cemiyette ne can¸ ne mal¸ ne de nâmus güvenliğinden bahsedilebilir.
Yine yeri gelmişken mânâsı üzerinde pek durulmayan bir atasözümüzden bahsedeceğim. "Yarım doktor candan¸ yarım hoca dinden eder." der.
Bu atasözü ile insanlar için kıymetli olan iki şeye dikkat çekilmektedir. Bunlardan birisi "can"¸ diğeri ise "din" olduğu anlaşılmaktadır.
O halde canımızı teslim ettiğimiz doktorlarımızın ve mâneviyatımızı teslim ettiğimiz ilâhiyatçılarımızın çok iyi yetiştirilmesi gerekmektedir.
Bu iki sınıfı da yetiştirenin öğretmen olduğuna göre en büyük değer eğitimcilere verilmelidir.
Öğretmenler, öğrencilerin hayatları boyunca çok önemli bir yere koydukları eğiticilerdir. Öğretmenlerin çocuk gelişimindeki rolü çok büyüktür. Küçük yaşlardan itibaren çocukları sürekli eğiten öğretmenler sayesinde çocukların kişilik gelişimi sağlanır. Öğretmenler sadece ders verme, sınavlara hazırlama gibi faaliyetlerle sınırlı kalmazlar. Okul hayatı boyunca benliklerini kazanabilme, kendini ifade edebilme, karşısındaki kişiyi dinleyebilme gibi konularda öğretmen çocukları sürekli eğitir ve toplum içerisinde yer edinebilmesi için büyük çaba harcar. Öğretmenler topluma yararlı bireyler yetiştirmeyi amaç edinmişlerdir. Bu sebeple her bireyin farklı özelliklere sahip olduğu baz alınarak kişisel gelişimlerine katkı sağlayarak topluma faydalı olmaları amaç edinilmiştir.