Avrupa Birliği'nin Orta Asya'daki beş Türk devletiyle (Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan) 12 milyar avroluk stratejik anlaşma imzalaması ve ardından bu devletlerin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni (GKRY) "Kıbrıs'ın tek meşru hükümeti" olarak tanıyıp büyükelçi atama kararı, Türk dünyasında şok etkisi yarattı. Türk Devletleri Teşkilatı'nın gözlemci üyesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) varlığını görmezden gelen bu adım, Türkiye'nin Kıbrıs politikasına ağır bir darbe vurdu. Peki, Türkiye'nin kadim müttefikleri, tarihi ve kültürel bağlarla sıkı sıkıya bağlı olduğu bu devletler, Türkiye'yi Kıbrıs'ta yalnız bırakarak çıkarları uğruna "satmış" mı oldu?
Bu devletlerin 35 yıldır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımamasına rağmen fiilen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni de tanımadıkları, büyükelçi atamamalarıyla biliniyordu. Ancak Avrupa Birliği'nin sunduğu ekonomik imkânlar, bu ülkelerin tutumunu değiştirdi. Özellikle Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi ülkelerin Birleşmiş Milletler kararlarını onaylayarak Türkiye'yi "işgalci" olarak nitelendirmesi, Türk Devletleri Teşkilatı'nın omurgasını sarsan bir kırılma yarattı. Türk diplomasisinin onlarca yıllık emeği, bir anda ekonomik çıkarlar karşısında erimiş oldu.
Benzer bir senaryo, İslam İşbirliği Örgütü'nde yaşanmıştı. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin gözlemci statüsü için yıllarca mücadele verirken, bazı ülkeler çıkarları nedeniyle geri adım atmıştı. Şimdi de Türk Devletleri Teşkilatı üyeleri, Avrupa Birliği'nin ekonomik baskısıyla aynı yolu seçti. Bu durum, uluslararası ilişkilerde "çıkar" odaklı politikaların idealleri nasıl gölgelediğinin acı bir örneği.
Türkiye, şimdiye kadar Türk Devletleri Teşkilatı'nı "ortak dil, tarih ve siyasi irade" üzerine inşa etmeye çalıştı. Ancak bu son gelişmeler, teşkilatın ne kadar kırılgan temellere dayandığını gösterdi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Türk Devletleri Teşkilatı'ndaki statüsü tartışmaya açılırken, Türkiye'nin yalnızlaştırılma riski de artıyor. Ankara, ya bu devletlerle ilişkilerini gözden geçirecek ya da Türk Devletleri Teşkilatı'nı yeniden yapılandırmak için radikal adımlar atacak.
Bu olay, "Türk birliği" ideallerinin ekonomik çıkarlar karşısında nasıl sınandığını acı bir şekilde gösterdi. Türk devletleri, Avrupa Birliği'nin 12 milyar avroluk cazip teklifi karşısında Kıbrıs'ta Türkiye'yi yalnız bırakarak çıkar realitesini seçti. Ancak unutulmamalıdır ki, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne verdiği açık destek ve "KKTC'nin bağımsızlığını tanımaya hazırız" mesajları, Türk dünyasında hala samimi dayanışmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Türkiye, bu kırılmayı fırsata çevirmek için hem Azerbaycan gibi gerçek dostlarıyla işbirliğini derinleştirmeli, hem de Türk Devletleri Teşkilatı'nda köklü reformlara gitmelidir. Çünkü Türk birliğinin ederi asla 12 milyar avro değildir; bu birlik, ortak tarih, kültür ve gelecek vizyonu üzerine inşa edilmiş çok daha değerli bir mirastır.