Kitaplar adlarıyla cazip hale gelir. Kürsüde Bir Ömür cümlesini ilk okuduğumda bunun çağrışımları altında kaldım. Ayetler aklıma geldi kürsü denilen mekânı canlandırmak hiç te zor olmadı. Heybet karşısında ürperdiğimi düşünürken elim birden kitaba uzandı. Alt başlık altında 1964- 2002 yılları arası ibaresini okuyunca daha bir dikkat kesildim.
Mehmet Kaşıkçı imzasıyla Yüzakı Yayıncılıktan çıkan kitabın sayfalarını hızlıca çevirdim. Hakimlik mesleğinde Yargıtay üyeliğine ulaşan yazarla tanış olmaktan memnun oldum. İşte sahasında emek ve çile çekmiş bir yazarın kitabıyla karşılaşmıştım. Her tür meslek anı kitabı ülkemin tanınması açısından önem arz eder. Sahada olup bitenleri anlamadığımız zaman bütün kavramlar havada kalır. Eğitim öğretim hayatı bir sevgi uğruna feda edilince ortada ne ilmi kalır ne de meslek.
Kitap ikinci defa kaleme alınan önemli bilgi ve hatıraları içeriyor.
Önsöz ile başlayan kitap çeşitli ara bölümlere ayrılmış ama bunlar tamda belirlenmemiş. Genel olarak eğitim, Horasan, Tomarza, Aksaray, Üsküdar, Yargıtay, Hakimlik mesleği alt başlıkları altında bilgi ve hatıralar kaleme alınmış. Yazar kitabı hakkında şunları dile getiriyor:
“ bu kitapla hayatı dolu, dolu yaşamış, okuma merakı ve mesleği itibarıyla yaşadığı devri değerlendirme imkanına sahip olmuş bir kişi olarak ; gençlere ve vatandaşlara tavsiye ve telkinlerde bulunmak istedim”.
Yazar 1957 yılında İstanbul Hukuk Fakültesine kayıp yaptırır o yıllardaki öğrencilik hayatı hakkında bilgiler verir. Şan Sineması, Münir Nurettin Selçuk, Muzaffer Sarısözen konserleri, Hüseyin Nail Kubalı, Muammer Aksoy, S.Sami Onar, Tarık Zafer Tunaya gibi hocaların öğrenim hayatı ile ilgili bilgileri bizimle paylaşır. Hukuk fakültesinde okuyan bir öğrencinin dört yılda okula bitirme azminin ona neler yaptırdığını kitapta okuyunca bu günleri daha iyi değerlendirebiliyoruz.
Hâkim insanın portresi kitabın satır aralarına yerleştirilmiş. Acaba hakimlik mesleği insanı nasıl düşündürüp hareket ettiriyor? Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomim ve temsil olgusu düşünüldüğünde bunun nasıl olması gerektiği hep merak konusu değil midir? İlçeye atanan bir Hâkimin günlük hayatını trajikomik yanları kitapta yer alıp bizler tarafından okunmayı bekliyor.
Mecelle hakimi bize şöyle tarif eder: Hakim; hakim, fehim, müstakim, emin, mekin, metin olmalıdır. Yazar kitabında bu kavramlara yenilerini ekleyerek hukuk birikimine katkılar yapıyor hâkimin saygın, dingin ve faal olmasından bahsediyor. Yargı hususunda bitip bilmeyen şikayetler kitabın konusu dahilinde ele alınıp bunun sebep ve sonuçları hakkında derin malumatlarda veriliyor. Ülkemiz şartlarında nasıl bir yargı modeli olması gerektiği hakkında verilen bilgilerin çok önemli olduğunu belirtmek istiyorum. Yargı kuvveti ve yargıda rüşvet başlığı altında yazılanlar her zaman ders olacak nitelikte yazılar olarak kitapta önemli gördüğüm yerlerden. Arkadaş ve dostlukların insan hayatına katkısı hakkında yeni tecrübeler edinmek isteyen kitap severler bu kitapta yeni yollar bulacaklardır.
Kitabı şöyle bir soruyla bitireyim: acaba adalet mülkün mü temeli yoksa devletin mi?