Amerika Birleşik Devletleri (ABD), dünyanın en güçlü askerî ve ekonomik devi olmasına rağmen, İsrail karşısında adeta "koşulsuz itaat" eden bir tutum sergiliyor. Washington yönetimi, Telaviv’den gelen her talimata hızla uyarken, bu ilişkinin arka planında dev bir lobi mekanizması işliyor. Peki, bir süper güç nasıl olur da küçük bir Orta Doğu ülkesinin politikalarına bu kadar bağımlı hale gelir? İşte cevap: Yahudi lobisinin ABD siyasetini şekillendiren finansal, medyatik ve kültürel hegemonyası.

Amerikan siyasetinin en kritik kuralı basit: "Para verirsen, güç sahibi olursun." AIPAC (American Israel Public Affairs Committee – Amerikan-İsrail Kamu İşleri Komitesi) gibi lobi grupları, her seçim döneminde milyonlarca doları stratejik şekilde dağıtarak Kongre’yi (ABD yasama organı) adeta satın alıyor. Örneğin, İsrail’i eleştiren politikacılar seçimlerde anında hedef haline gelirken, İsrail yanlısı adayların kazanma oranı %85’lere ulaşıyor. İsrail’e milyar dolarlık yıllık askerî yardımların otomatik onaylanması, Birleşmiş Milletler (BM)’deki sayısız veto ve medyadaki sansür, bu lobinin gücünü kanıtlıyor.  

Ana akım medyada İsrail’in Gazze operasyonları "meşru müdafaa" olarak sunulurken, Filistinli sivillerin ölümleri ya görmezden geliniyor ya da "Hamas kalkanı" argümanıyla meşrulaştırılıyor. Hollywood’da İsrail eleştirisi yapan oyuncular ve yönetmenler kara listeye alınırken, üniversitelerdeki BDS (Boycott, Divestment, Sanctions – İsrail’e Karşı Boykot, Yatırımların Çekilmesi ve Yaptırımlar Hareketi) destekçileri işlerini kaybediyor. Sosyal medyada bile #FreePalestine (Özgür Filistin) etiketleri sansürleniyor veya "nefret söylemi" olarak damgalanıyor. Bu sistematik kontrol, lobinin kültürel hegemonyasını gözler önüne seriyor.  

Ancak bu tablo artık değişiyor. Y kuşağı (1980-1995 doğumlular) ve Z kuşağı (1996 sonrası doğumlular), İsrail’i bir "apartheid (ırk ayrımcılığı) devleti" olarak görüyor. Ivy League (ABD’nin en prestijli 8 üniversitesi) kampüslerindeki protestolar, askerî yardımların kesilmesi talepleri ve TikTok’ta patlayan Filistin dayanışma hareketleri, lobinin geleneksel gücünü sarsıyor. Örneğin, 2023’te yapılan bir ankete göre, 30 yaş altı Amerikalıların yarısından fazlası İsrail’i "ırkçı" buluyor. Bu nesil, siyasetçilerin AIPAC çekleri karşılığında vicdanlarını satmasını reddediyor.  

ABD-İsrail ilişkisini "köpek-sahip" metaforuyla açıklamak eksik kalır; çünkü burada karşılıklı çıkar ilişkisi var. ABD, İsrail’e askerî ve siyasî destek sağlarken, lobi sayesinde iç politikasını stabilize ediyor, silah endüstrisi kazanıyor ve Orta Doğu’da stratejik bir müttefik tutuyor. Ancak değişen küresel dinamikler, sosyal medyanın özgürleştirici etkisi ve yükselen genç muhalefet, bu ilişkinin geleceğini sorgulatıyor. Belki de yakın bir gelecekte, "ABD neden İsrail’in köpekliğini yapıyor?" sorusu tarih kitaplarında kalacak...