Kelime bir örneği olmaksızın varlıkları icat eden manasına sahiptir. Varlıkları uyum içinde var eden aralarına münasebet koyan diye de anlaşılabilir.
Allah’u Teâlâ’nın yarattığı bütün mahlûklar incelendiğinde O'nun büyüklüğü bir daha anlaşılır. Vücutta yer alan ahenk intizam, süreklilik göz önüne alındığında şaşırmamamız mümkün mü? Yıldızlar gökyüzü, bulutlar, yağan yağmur, tabiat arasında yer alan ilişkiler bir diğerini tamamlar.
Allah'ın sosyal hayata koymuş olduğu kurallara bakıldığında insanlığın esenliğinin nereden geçtiği ortaya çıkar.
Kuranı Kerim’de "O öyle Allah’tır ki vücuda getireceği her şeyi hikmeti muktezasınca takdir edendir. Onları var edendir. Varlıklara suret verendir. En güzel isimler O’nundur." (Haşr, 24) Yine "Ey insan! O keremi bol Rabbine karşı seni aldatan ne? Ki seni yaratan, sana şu salim uzuvları veren, onları birbirine denk yapmak suretiyle sana şu nizam ve itidali bahşedendir O. Seni dilediği herhangi bir surette terkip edendir" (El-İnfitar 6-8) buyurulur.
Allah'ın işlerindeki uyumluluk insan için de ölçü olmalı, bu şekilde muazzam kâinatın işleyişindeki sırlarla aralanmalıdır. İnsan kendine verilen imkânları mal, can, sıhhat, akıl, dini öyle bir düzene sokmalı ki bunun neticesinde insanlara ve kendisine faydalı olarak esenlik saçmalı. Örneğin adalet; bu öyle bir önemli ilkedir ki toplumların huzur ve refahı onunla sağlanır. Yüzyıllar boyunca hak sahipleri hep mazlum durumunda olmuşlar haklıya da haksıza da ne şekilde davranacakları hususunda kesin kurallar oluşturamamışlardır, bunun sonucu çok farklı hikmetler ortaya çıkmış insanoğlu arzularına esir olmuştur.
Hep işleri fâyıktır
Birbirine layıktır
Neylerse muvafıktır
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
(Erzurumlu İbrahim Hakkı)