2022 Dünya Kupası, TRT ekranlarında tüm heyecanı ile sürüyor.
Fanatik bir futbolsever olmadığım halde, dünya yıldızlarının boy gösterdiği maçları elimden geldiği kadar kaçırmamaya çalışıyorum.
Son olarak da Fransa-Tunus karşılaşmasını izledim.
Tabi ki gönlüm Tunus'tan yanaydı.
Tunus 1-0 öndeyken, son dakika gelen Fransa golüne epeyce de üzülmüştüm. 'VAR' kararı ile iptal olmasına da sevinmedim desem yalan olur.
Sonuçta Tunus 1-0 kazandı ama maalesef son 16'ya kalamadı.
Gelelim asıl meseleye...
Fransa Milli Takımı'nın etnik kimliği kafama takıldı.
Karşımızdaki mavi formalı horozlar, beyaz Avrupalı değil kara Afrikalı!
Yanlış anlaşılmasın olaya kesinlikle ırkçı gözlükle bakmıyorum.
Ama takımın neredeyse tamamının göçmen olması beni düşündürdü.
Nereye Avrupa demekten kendimi alamıyorum.
Gerçi 2018 Dünya Kupası'nı da Fransa'ya yine bu Afrikalılar getirmişti.
2018 manşetlerini de unutmayalım:
'Fransa'ya Dünya Kupası'nı göçmenler getirdi.'
“Fransa değil kupayı Afrika kazandı.”
Sadece Fransa mı?
İngiltere, Hollanda, Belçika gibi ülkelerin ulusal takımlarında da Afrika kökenli oyuncular dikkat çekiyor.
Bir tarafta İslam karşıtı, ırkçı, yabancı düşmanlığı, diğer tarafta sporcu kardeşliği!
Ama başarısızlıkta en çok eleştirilenler de yine bu göçmenler oluyor.
Yani iyi günler kardeşliği!
Bir de sömürgenin adı galiba değişti... Avrupa, gençleri kendi ulusal takımlarına alarak modern sömürgecilik yapıyor.
Örneğin Fransa'nın futbola bakış açısı değişti: Horozlara göre, 'Futbol "işçi" sınıfının oyunudur. Afrikalı çocuklar futbol oynarken Fransız çocuklar sanat ve bilimle ilgilenir.'
İşte Avrupa gerçeği...
Bir türlü eski alışkanlıklarından vazgeçmiyorlar.
Ah kırmızı –beyazlılar!
Türkiye Katar’da yok! Üzülmemek elde değil.
Sahada ve tribünlerdeki eksikliğimiz nasıl da belli oluyor.
Katar’a gitseydik. Büyük bir enerji ve renk katacaktık.