Canımızı yakıyorlar. Canımızı yakmakla da yetinmiyorlar bizi yok etmek istiyorlar. Bu coğrafyadan tamamen bizi sürmek istiyorlar. 15 Temmuz milat olmak üzere dört koldan saldırıya geçtiler. Önce İstanbul’da maç görevindeki polislerimize arkasından Kayseri’de izne çıkan komandolarımıza saldırdılar. Maksatları gayet açık bizi birbirimize düşürmek istiyorlar. 15 Temmuz’da yapamadıkları ihanetlerini tamamlamak istiyorlar. Karanlık odakları bu da kesmemiş olacak ki bu sefer de Ankara’da bir resim sergisinin açılışına katılan Rusya Federasyonu’nun Ankara Büyükelçisi Andrey KARLOV’u katlettiler. Dünyanın her tarafında diplomatlar görev yaptıkları ülkelere emanettir ve uluslararası hukuk çerçevesinde dokunulmazlıkları vardır. Bizim elçiye zeval olmaz sözümüz meşhurdur. Savaşta dahi elçinin hayatına kastedilmez. Egemen ve dostluğuna itimat ettiği bir ülkenin topraklarında üstelik ‘korumasız dolaşan’ bir elçiye silah doğrultmak doğrudan bizim egemenliğimize meydan okumak anlamına gelir. Beyinleri kiralık güruhun niyetleri önceden bilinmektedir ancak mesajları da alınmıştır. Devletimiz gereğini yapacaktır. Onların hedefi Türk-Rus ilişkilerini bozmak, Türkiye’yi kendi öngördükleri alana hapsetmektir. Türkiye bu oyuna kesinlikle gelmeyecektir. Nitekim Rus tarafının değerlendirmeleri bu oyunun sahiplerinin ellerinde kaldığını göstermiştir. Öte yandan saldırganın kimliği, şu ya da bu odağın militanı olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Kim veya neci olduğundan çok ne yaptığına bakmak lazımdır. Tetikçi üzerinden yürütülen gereksiz tartışmalar meseleyi anlamımıza bir katkı sunmayacaktır. Bu konuda en doğru değerlendirmeyi Genel Başkanımız Sayın Devlet BAHÇELİ Bey yapmıştır. Genel Başkanımız “Rus Büyükelçi'yi sırtından vuran katilin eğer varsa bağlantıları, kim ya da kimler tarafından devşirilip kullanıldığı her yönüyle açığa çıkarılmalıdır. Hiçbir sebep, hiçbir bahane ülkemize ve milletimize emanet yabancı bir elçinin katledilmesini haklı gösteremeyecektir. Bu terörist eylemin bir polis memuru tarafından yapılması meselenin bir diğer hazin, ibretlik ve üzerinde durulması gereken kuşkulu yanıdır. Mezkûr ve melun kanlı saldırının, Türkiye-Rusya ilişkilerini zedeleme ve gölgeleme ihtimalini doğurmakla kalmayıp Ortadoğu ekseninde sonuçları da olabilecektir” diyerek çerçeveyi en doğru bir şekilde çizmiştir. Biz Oğuz neslinin kahramanlığından ve vatanperverliğinden şüphe etmiyoruz. Ancak şer odaklarını her gün başka bir melanete teşebbüs edeceğini de daim göz önünde bulunduruyoruz. Vatanımıza, birliğimize kastedenlerin ismi, cismi değişebilir ancak asıl maksatlarında en ufak bir sapma olmayacaktır. Bunu da çok iyi biliyoruz.Devletimizi yönetenler hamaset yerine gerekli politikaları uygulamalıdır. Televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde, sosyal medya platformlarında kerameti kendinden menkul sözde uzmanların kamuoyunda oluşturduğu bilgi kirliliğine meydan verilmemelidir. Biz biliyoruz ki Devletlerin hafızası vardır. Bu menfur saldırı bizim olduğu kadar Rus devletinin de hafızasına kazanacaktır. Önemli olan Türkiye’nin sıkıştırılmaya çalışılan cendereden kurtulmasıdır. Biz kendi hain emellerine ram etmek istiyorlar. Buna hiçbir kayıt ve şart altında izin verilmemelidir. Bedeli ne olursa olsun. Son söz: “Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin, Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azimetten” demiştir. Büyük vatan şairi Namık Kemal’in yukarıdaki sözü ebediyen bizim sözümüzdür.