Televizyonlarda gösterilen bir reklamdan esinlenerek bu başlıkta bir yazının, günümüze, hele şu pandemi günlerinde iyi geleceğini düşünerek sizlerle paylaşmak istedim.
Zaten içten olmayınca, samimiyet karinesine ilişkin birkaç esinti, bilgi ve heyecan olmayınca, yazıların da lezzeti, tadı tuzu olmuyor, kalmıyor. Ne yaparsanız yapın, içinizden gelecek. Önce kendiniz inanacaksınız.
Bu sebeple…
*
Büyükşehir Belediye Başkanı, yaklaşık 16 senedir tanıdığım, Ankara dahil Kahramanmaraş’ta bile haberlerini yaptığım, ki öyle hatırlıyorum, bir Ankara seyahatimde, Belediyeler Birliği Genel Sekreteri iken makamında yaptığım röportajda, ’Partim bana partide çaycılık görevi versin, yok demem, seve seve yaparım!’ diyen, sayın Hayrettin Güngör’e seslenmek istiyorum.
Bugün Büyükşehir Belediye Başkanı.
Sayın Başkan, sayın Güngör, lütfen şu Önsen Köprüsü hikayesine bir son verin. Bir yıldır ha yapıldı, ha yapılacak denilirken, en son yağan yağmurlarda sular altında kaldığı, kullanılamaz hale geldiği söyleniyorsa da, görmediğimiz için yorum yapmayı doğru bulmadım. Yılan hikâyesine döndü, milletin ve gazeteci cemaatinin de başı döndü.
O bakımdan, sürekli dilinize sakız ettiğiniz, muhalefetin ve muhalif gazetecilerin de bu meseleye ilişkin eleştirilerine maruz kaldığınız için diyorum, lütfen şu köprü meselesini kökünden halledin! Belediyeler Birliği Genel Başkanı sayın Fatma Şahin ve ondan önceki Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanları 3 ay içinde köprülü kavşakları, alt-üst geçitleri hayata geçirirken, sizin bu meselede biraz ağır kaldığınızı düşünüyorum.
Neden derseniz, içimden geldi…
*
Sizin herkes gibi dürüst bir siyasetçi (pardon daha olamadınız) dürüst bir yerel yönetici olduğunuzu artık kanıksadık, ezberledik, tarihe bile not düştük.
Şeffafsınız. Bunda sıkıntı yok!
İhaleleri bile billboardlarda duyuruyor, gizli kapaklı işlerden uzak duruyorsunuz. Dedikodulara, asılsız iddialara meydan vermemek, çanak tutmamak adına bu şeffaflığınız, bu dürüstlüğünüz takdire şayan.
Sizi temin ederim, bakmayın milletin eleştirdiğine, kamuoyu da aynı düşüncede, kanaatte…
Bu mesele, bu ilkeli, bu dürüst belediyecilik tutumunuz için daha önce de bu sayfalarda yazdığımı hatırlıyorum. Bu bakımdan size bu meselede verdiğim puan, on üzerinden on…
Nedene derseniz, içimden geldi…
*
Yedikuyular’a bu yıl gitmek nasip olmadı. Kayak Merkezine yeni müştemilatlar, yeni sosyal tesisler, yeni satış noktaları yaptırdınız. Daha önce neydi o öyle, sere serpe barakamsı dükkânlarda, salkım saçak ucube yerlerde sucuk-ekmek satmalar, çığırtkanlıklar, sanki pazarda, işportacı milleti oraya yığılmış gibi, ses ve görüntü kirliliğine son verdiniz.
Haberlerden öğreniyorum, gidenlerden duyuyorum, yakışan bir tesis olmuş. Lakin Kayak Merkezini biz mi işletiyoruz, Kayseri’liler mi, Bursa’lılar mı, bu meselede çok dedikodu, çok iddia var, buna açıklık getirmenizi istirham ediyorum.
Kiraya mı verdik, sattık mı, tartışması, dedikodusu eksik olmuyor da, onun için dedim. Kusura bakma, çok soru soran biri deyip kızma bana! Benim anam yok, babam yok! Vatandaşın duygularına tercüman olmak için soruyorum.
Neden derseniz, içimden geldi…
*
Sayın Güngör, sayın Başkanım…
Şehirde 2 günlük gazete var. Ne haberlerinize gidiyorlar, ne haberlerinizi giriyorlar. Beni dersen, eh, idare ediyorum. Bazen bir arada, iki derede kaldığımı düşünerek, toplumun genelini ilgilendiren toplumsal yararı olabileceğini düşündüğüm haberlerini (özellikle yol, asfalt) giriyorum siteme.
Şu kuru inadı bıraksanız da, gazeteci kitlesi ile biraz barışık yaşamayı deneseniz, takıntılarınızı bir tarafa bıraksanız, bir çay, bir kahve muhabbeti ile size muhalefet eden gazetelerin, gazetecilerin gönlünü alsanız, her şeyi onlardan beklemeyip, bir büyük olarak siz kapıyı aralasanız, çat kapı ‘Ben geldim, çayınız var mı?’ deyip alicenaplık gösterseniz, büyük olmanın bir bedeli, bir sorumluluğu varken, kırmak-dökmek yerine tamiri yolunu denesiniz olmaz mı?
Bu beklenti var, biliyorum siz de aynı düşüncedesiniz, siz de bu meseleden mustaripsiniz. Akıl vermek (Ben 70’i çoktan geçtim, kalmadığı için yine de hatırlatayım dedim) haddim değil de, gerçi sizin akıldaneniz çok, yine de el öpmekle ağız kirlenmezmiş.
Hadi, deneyin bir, göreceksiniz her şey daha güzel olacak!
Neden derseniz, içimden geldi…
*
Son olarak…
Sizi gerçekten seviyorum. Neden niçin, niye diye sorma; içimden geldi…