Müzik olmasaydı, müzik diye bir şeyin eksikliğini hisseder miydik?
Müziğin ruhun gıdası ve doğanın kendisinin olması bir yana, bir insanın kendisini ifade edebileceği en iyi yollardan biri olduğu bir yana. Eskiden dinlediğin bir müzik yıllar sonra çıkar karşına ve direkt anıların gözlerinin önünde canlanır. Müzik olmasaydı nasıl aşk acısı çekerdik? Nasıl sakinleşirdik ya da nasıl mutlu olurduk? Ağlayamazdım, içim kıpır kıpır olmazdı. Çocukluğuma gidemezdim, bugüne gelip “yaşlanmışız ya” diyemezdim. Hatırlayamazdım seni, onu, bizi. Kulağımın pası silinmez, ruhumun kiri yıkanmazdı. Müzik olmasaydı belki de dünya pek çekilir bir halde olmazdı. Hayatımda yüzlerce şarkı ile ilgili binlerce anının yokluğunda, büyük bir boşlukta hissederdim kendimi. Müzik olmasaydı, eğlenemezdik. Melodiler duyamazdık. hayatımız sıkıcı olurdu. Müzikler, bizim ruh halimize göre sınırlanmıştır. Müzikler çoğu insanlarda bir ‘ilaç’ görevi yapar...
Nedir Bu Müzik?
Nasıl keşfedildiğini merak ettiğimdir. İyi ki keşfedilmiş ama. Dünya'nın her yerinde hatta dünya ile bağlantısı olmayan en ilkel toplumlarda bile var. Aynı müziğin verdiği lezzet herkes için bambaşka. Kitleleri etrafında toplayabiliyor. Herkesin hayatında bir şekilde yer buluyor. Dedem için ilahi, anneannem için klasik, babam için türkü, annem için pop, kardeşim için rock, benim için rap oluyor. Köylü için halk ezgisi, şehirli için opera oluyor. Kesinlikle insan ayırt etmiyor.
Fakat tek insana aittir müzik, dinleyene. Dinleyen için anlamı vardır, ama yalnız dinlemek şartıyla. gözler kapalı, kulağa dokunan her notaya, her dalgaya dokunarak, dudaklarındaki titreşimi dilinde ve damağında bir lezzet olarak algılayarak müziği özümser yalnız insan. Kalabalığın ortasındayken bunu yapmanın mümkün olmayacağını bilen yalnız insanlara aittir zaten müziğin altında yatan manâ. Yalnızlığın hediyesidir.
Kim bilir.. Belki de müziktir tekil hayatlara doğru kaymamızın sebebi.