Türküler, Şarkılar her zaman bizimledir. En mutlu anımızda, en hüzünlü anımızda, en mutlu günümüzde hep onlar vardır hayatımızda…
Sıkıntıların boy verip, hüznün dört bir yanı kapladığı ya da sevinçlerin yükselip, coşkuların arttığı bir anda, gönülleri gönüllere bağlayan ve bizlere insan olduğumuzu, bir yüreğimizin olduğunu hatırlatandır bu şarkılar…
Hatırlamak istemediklerimizi hatırlatan, unutmak istediklerimizi bir sitem, bir kırgınlık, bir acı tebessüm eşliğinde karşımıza çıkarandır o şarkılar…
Ortak şarkılarımız vardır bizleri anlatan…
Bazen suçlarız her şeyin kabahatlisidir o şarkılar. “Ah bu şarkıların gözü kör olsun”
Bizi aşık eden, hüzünlendiren, ağlatan, güldüren, oynatan şarkılar…
Her insanın bir şarkısı vardır; içinden zamanın ses verdiği…
Anıların canlandığı, dertlerin depreştiği, içmenin sebebidir o şarkılar…
“Dönülmez akşamın ufkundayım. Vakit çok geç” dedirten şarkılar…
Uzaklardan sesleniriz, “Gurbet o kadar acı ki ne varsa içinde” diye…
“Gülü susuz seni aşksız bırakmam” diye güvenini kazanırız sevdiğimizin.
Her ırkın, her dilin, her dinin, her ülkenin farklıdır notaları. Ama hepsi aynı amaç için yazılır, bestelenir, söylenir.
Örneğin: “Afrika kabilesinde, hamile kalan kadınlar arkadaşlarını toplayıp tabiata gider ve doğacak çocuğun şarkısını duyana dek dua ederler. Bu kabileye göre, her ruhun kendine özgü ses titreşimleri vardır. Kadınlar bu seslere kulak verdiklerinde, hep birlikte yüksek sesle söylerler. Sonra da kabileye dönüp şarkıyı herkese öğretirler. Çocuk doğduğunda, tüm kabile toplanarak ona şarkısını söyler. Çocuğun sonraki önemli dönemlerinde, aynı şarkı okunur.
Ölüm döşeğinde de aynı şarkı söylenir. O şarkı doğumundan ölümüne kadar onunla yaşar.
Her insanın bir şarkısı vardır; Bir iz bırakır geride. Bazen dönülmez sevgiliye selâm, bazen sıla, bazen gurbet… Bazen yara, bazen acı… Çözülür gideriz bir şarkı eşliğinde enginlere doğru… Ah o şarkı… Şarkımız… Şarkılarımız…
Hadi sende şarkını söyle…