Mutlu insan ve mutluluk tanımlarına baktığımızda çeşitli tanımlamalar görüyoruz. Mutluluk kişiye özel bir durum… Çünkü herkesin özlemleri, istekleri ve beklentileri farklı… Ama genel bir tanımlama yapılacak olursak mutluluk bütün özlemlere, bütün isteklere eksiksiz bir biçimde ve sürekli olarak erişilmekten duyulan kıvanç durumu olarak tanımlanıyor. Bu tanımdan ve insan sürekli mutlu olmanın yolunu bulabilir mi acaba diye düşünerek çıktığım yolun sonunda bir çözüm bulduğumu düşünüyorum. Lev Tolstoy’un söylediği bir sözden yola çıkarak hep beraber mutluluk formülü yazabiliriz. “Mutluluğum belki de şundan ileri geliyor. Bende olanlara seviniyor, olmayanların üzerine de düşmüyorum.”
Sonunda mutluluk formülünün kapalı olanlarla alakalı olduğunu keşfettim ben de… Kapattığımız her şey mutluluğumuzun katlanarak artması ile sonuçlanacak kadar kritik bu formülde…
Gözlerimizi kapatmaktan yola çıkabiliriz. Buradaki kapatma fiili tamamen mecazi anlamda kullanılıyor tabi ki. Bizi mutsuz edecek hiçbir şeyi görmemek ilk mutluluk yolumuz. Bakmak ve görmek arasındaki fark buradaki anahtarımız. Yanı başımızda bir canlıya şiddet uygulanırken gözlerimizi kapattığımızda, sıra beklerken birisi haksız şekilde önümüze geçtiğinde, trafik ışıklarında küçücük çocuklar önümüze gelip dilendiğinde, önümüzdeki arabadan bir öbek çöp yola atıldığında ve bunlar gibi sayabileceğim onlarca durumda gözlerimizi kapatmaktan bahsediyorum. Bakıp görmediğimizde bizi mutsuz edecek hiçbir şey ile karşılaşmayız.
Kulaklarımızı kapatarak devam edebiliriz. Çevremizde yalan olduğunu bildiğimiz sözlere, sırf hoş görünmek ya da çıkar sağlamak için yapılan dalkavukluklara, yardıma ihtiyacı olup bize seslenen birinin sesine ve yine sayılabilecek onlarca can sıkıcı sese kulaklarımızı kapatırsak sürekli mutlu oluruz.
En büyük mutluluk formüllerinden birisi de beynini kapatmak olabilir. Her şeyi olduğu gibi kabul etmek ve üzerine hiç düşünmemek tam bir mutluluk formülü… Bizim için düşünen ve hayatımızın gidişatını bizim için kendi doğrularına göre yola sokan insanlara sahip olmak ve onları takip etmek beynimizi kapatmanın birinci şartı olabilir. Aklımızı kullandığımız zaman mutsuzluk kaynakları üretmeye hazırızdır. Oysa düşünmeyi bırakan bir insan için mutsuzluk nedeni olabilecek pek bir şey kalmaz. Akışa kendini bırakır ve herkes nasıl yaşıyorsa ve genel geçer doğrular ne ise ona uyum sağlar. İşte muhteşem bir mutluluk formülü…
Buraya sığdırmakta zorlanacağım daha birçok kapatılacak duyu var sürekli mutlu olabilmek için. Ama şahsen benim için sürekli mutlu olabilmek için kapatılabilecek en kuvvetli unsur vicdan. İnsan bir kere vicdanını kapatabilmeyi becerirse işte o zaman son nefesine kadar sürekli mutlu olmayı başarır. Ama işte vicdan öyle kolay kolay kapanacak bir unsur değil. Kapatılmış, örselenmiş ve üzerine topraklar örtülmüş gibi de olsa kişi kendisi ile baş başa kaldığında en başköşeye oturan da yine vicdan olur.
Her şeyi kapattığımızda bizi mutsuz edebilecek her şeye karşı da kendimizi kapatmış oluyoruz. Hal böyle olduğunda ise, bu defa neyi ne kadar yaşayabildiğimiz, ne kadar kendimizi ve bu hayatta istediklerimizi bilebildiğimiz ve ne kadar “insan” olabildiğimiz büyük bir tartışma konusu oluyor. Bunu da önemsemezsek bu şekilde yaşayıp ömrümüzü bitirebiliriz. Ama bir de en konforlu yastıklardan daha konforlu bir huzur yastığı vardır ki; tüm olumsuzlukları görüp, elinden geleni yapmış ve mücadele etmiş, doğrularını kendi aklıyla yaşamış ve direnmiş insanın yastığıdır. Mutluluk için zor yol gibi görünse de aslında en kolay yoldur, çünkü insan olmanın gereğidir.