Sayın okurlarım geçen haftaki yazıma Orhan Veli’nin güzel bir şiirinde “Beni bu güzel havalar mahvetti” diye yazdığını ifade ederek başlamış ve son söz olarak “Bardağın boş tarafını görmeyen dolduramaz, dolu tarafını görmeyen susuz kalır…” diyerek bitirmiştim…
Bu yazım ile ilgili çok sayıda yorum ve mesaj aldım. Bugünkü köşe yazımda da yaşadığım bol havalı hatıralarının bir demetini daha sizlerle paylaşacağım…
Dünyanın ortası bizim memlekettir…
Bir yaz memlekete tatile gelmiştim. Yaşlı bir tanıdığı ziyarete gittim… Biriyle oturuyorlardı… Hoş geldiniz fazlından sonra konuşmanız yarım kaldı devam edin dedim… Onlar konuşmaya devam etmeye başladılar ve ben de doğal olarak dinlemeye başladım…
“Azizim dünyanın ortası bizim bu memlekettir… Allah bu şehre ayrı bir hava (iklim) vermiş… Buradan 20 km aşağı gidiyorsun portakal yetişiyor yani sıcak bir iklim var. Buradan 20 km yukarı gidiyorsun kar yağıyor, yani soğuk bir iklim var… Dünyanız ortası burasıdır. Şunu da söyleyeyim bu memleketin ortası da bu benim bahçem, bahçenin ortası da şu ayak bastığım yer…”
Diğer dinleyicide “Ne kadar doğru söyledin Memet emmi… Allah (cc) bu şehre ayrı bir hava (iklim) vermiş…” diye konuşmaya katıldı…
Onlar konuşurken ekoloji, meteoroloji ve konu ile ilgili okuduğum/okuttuğum dersler aklıma geldi… İklim hakkında kitapları epeyce incelemiştim ama burasının iklimi ile ilgili özel bir bahse hiç rastlamamıştım…
Gel de sevme bu memleketi/insanları, araştırmaz, öğrenmez ama sevince de sever…
Bu memleketli olmak ayrıcalıktır…
Uzun yıllar zaman zaman sıcaklığın -40’e düştüğü bir şehrimizde yaşadım… Bir ovayı çevreleyen dağın kuzey yamacına kurulmuştu bu şehrimiz… O yıllarda üniversite öğrencileri olmasa şehir boş gibiydi. Şehir sürekli göç veriyordu…
Bir akademisyen arkadaşım vardı… Mahalli bir gazetede yazısına rastladım. Başladım okumaya… “Buralar yayladır, havası insan hasta etmez” demekteydi… Eh dedim bunlar az da olsa kabul edilebilir. Ancak okudukça güldüm, en çok güldüren de “Bu memleketli olmak, bu memlekette yaşamak bir ayrıcalıktır” diye yazdığı cümle oldu…
Gel de sevme bu memleketi/insanları; Prag’ı, Londra’yı, Stockholm’ü vs. görüp, tanıyıp, anlayıp, öğrenip ülkesine taşımak istemez…
Kafalar karışık mı?
Yukarda günlük hayatta sıkça karşılaştığımız biraz da komik olan “havalı” konuşmalardan bir kesiti sizlerle paylaşmış olduk…
Hava; mecazi anlamda bir durumu, sözü ve davranışı sonuçsuz, anlamsız ve boş olarak değerlendirmektir. Yani hava; görünüş, davranış, söz vb. için bir kimsenin durumunu belirten özelliktir… Bu durum, havalı veya hava atmak olarak ifade edilmektedir.
Maalesef halkımızın bir kesiminin havası yerindedir… Ne kadar bilimsel gerçekler yazılıp-çizilse de bazı insanlar gayet havalıdır. Galiba bu insanlar hava durumu sunan bir spikerin “havalar nasıl olursa olsun sizin havanız yerinde olsun” anonsunu bayağı benimsenmişler ya da bir şarkının sözlerini çokça sevmişler. Bu şarkının sözleri şu şekildeydi: “Havam yerinde alaturka oldum /oynamadan duramam / kafam karıştı dilim dolaştı…”
Havalar yerinde ama kafalar da karışık. Ben fazla söylemeyeyim siz anlıyorsunuzdur. Arife tarif gerekmez…
Madem güzel havalardan bahsettik Orhan Veli’nin o güzel şiiri anımsa(t)manın tam vakti:
“Beni bu güzel havalar mahvetti / Böyle havada istifa ettim / Evkaftaki memuriyetimden / Tütüne böyle havada alıştım / Böyle havada âşık oldum / Eve ekmekle tuz götürmeyi / Böyle havalarda unuttum / Şiir yazma hastalığım / Hep böyle havalarda nüksetti / Beni bu güzel havalar mahvetti”
Bizi bu güzel havalar mahvetse de gel de sevme bu memleketi/insanlarını… Onlar saftır, temizdir, yardım severdir, tevekkül içerisindedir…
Gel de sevme bu memleketi/insanları…
Son söz: Bir şeyin yarısını görenler diğer yarısı görmeyenler ile haklıyım diye kavga eder…