Her kişinin inanılmaz özgüven potansiyeli vardır fakat çocuklukta aşırı eleştiri ve aşağılanmaya maruz kalmışsa büyüyünce özgüven eksikliği ile toplumda her zaman ezilmeye mahkûm kalır. Özgüvene dayalı tecrübe ve kabiliyetimiz yoksa eğer ki içini doldurmuyorsak, hem kendimize hem de topluma zarar vermiş oluruz. Özgüven eksikliğinden kaynaklı da aynı zararı vermiş oluyoruz. O nedenle özgüven çok hassas ve ince bir çizgidir.
Özgüven, bireyin herhangi bir davranışı sergilemede gösterdiği cesarettir. Kendine güven duygusu daha güçlü bir insan olmamızı sağlar. Kendi gücümüze inanmadıkça başarılı ve mutlu olamayız. Gücümüze inanır ve kendimize güvenirsek, daima başarılı oluruz. Karşımızdaki güçlük ne kadar büyük olursa olsun, eğer cesaretle göğüsleyecek olursak bizi ümitsizliğe düşürmez. Beynimizi ve kalbimizi güven duygusu ile doldurmalıyız. Bunlar bütün şüphe ve güvensizlik duygularını yok edecektir.
Kendine güven duygusunu kazanmak için her şeyden önce başarısız olmayı asla düşünmemeliyiz. Bu düşünceler aklımıza gelince hemen olumlu düşünceler üretmeliyiz. Karşılaştığımız güçlükleri inceleyerek onları en aza indirmeye çalışmalıyız.
İnsan olmak istediği şey olur…
Bununla ilgili birkaç örnekle temellendirmelerimize devam edelim. “Korktuğum başıma geldi.” Bu şikâyeti sık duyarız. Bu ifadeyi şöyle de yorumlayabiliriz: “İstediğim şey oldu.” Bunun sebebi, kişinin korktuğu, kaçındığı şeyi zihninde canlandırması, çevresindeki kişilere anlatmasıdır; böylece hayalen yaşanan bu olumsuzlukları zihin kişinin karşılaşacağı tek sonuç olarak yürürlüğe sokar.
İşte böylece korktuğumuz ne varsa kendi hatamız yüzünden istemediğimiz şeyler kaçınılmaz sonuç olabiliyor. Eğer “ben anlamam” diye kendimizi şartlandırırsak o şey ne kadar ustalıkla yazılsa da çizilse de anlatılsa da yine de göz kör, kulak sağır olmuştur. Muhtemel bir 4500 yıllık insanlık geçmişinde ortaya konan her şey bir hareket biçimidir. Bu hareketi başlatan en temel unsurların başında ise kendine güven duygusu gelir.