Gün geçtikçe küresel ısınma, iklim sorunu, buzulların erimesi, gıda ve su krizi “Dünya’nın sonu öu geliyor?” sorusunu gündeme getirirken, insanlığı çeşitli arayışlara soktu. Küçüklüğümüzden beri izlediğimiz fantastik ve bilim kurgu yapıtlarında bu konuda pek çok kehanete yer verilmiş, Dünya’nın yaşanamayacak yer haline gelmesi sonrasında insanlığın nasıl bir yol izleyeceği gösterilmişti. Hatta bu konuda Matrix serisinin izlenmesini önerdiğimi özellikle belirtmem gerekiyor.
Sinema sektöründen konumuza tekrar dönecek olursak Dünya’yı 2030’lu yıllardan itibaren pek çok sorun bekliyor. Güney ve kuzey buzullarındaki büyük parçaların gün geçtikçe erimesi, havaların 5-7 derece arasında ısınmasına sebep oluyor. 5-7 arası oynama ise tarımdan, su kaynaklarına pek çok etkeni direk etkiliyor. Bunun dışında Dünya nüfusunun artması, doğal kaynakların azalması gıda krizine yol açıyor. Muhtemelen 2040’lı yıllarca temel gıdalara ulaşılamayacağı için kitleler halinde hayatını kaybeden insanlar olacak. Zaten gün geçtikçe su kaynaklarına ulaşım zorlaşıyor.
Peki insanlık bu durumdan nasıl çıkacak? Geçmişten bu yana izlediğimiz bilim kurgu yapıtlarının yanı sıra, birçok ülkenin uzay çalışmaları Dünya dışında başka bir yerde yaşama imkanının olup olmadığı noktasına kaydı. Yakın dönemde Mars’a ayak basılması beklenirken, oksijen esintisi olan gezegenlere yönelik araştırmalarında artacağı düşünülüyor. Gezegenlere ulaşım konusunda teknolojik adımların daha da artacağını düşünüyorum.
Gezegenlerin dışında ise insanları uzayda kurulacak olup, oksijen ve temel ihtiyaçların karşılanabileceği büyük kapsüllerin içerisinde yaşamaları konusunda adımlar atılacağını öngörüyorum. Tabi yeryüzünde yaşamanın yerini tam olarak tutmasa da insanlık burada sağlıklı bir şekilde ömrünü sürdürecektir. Dünyada devam eden uzay çalışmalarının büyük bölümü de bu şekilde sürüyor olduğunu düşünüyorum.