Öğrencilerin ve ailelerin heyecanla beklediği yarıyıl tatili bugün başlıyor.
Ve karnelerimizi alıyoruz.
Kimi çocuklarımız için neşe, kimi çocuklarımız için de mutsuzluğa vesile olacak karneler, asla ödül veya ceza aracı olarak görülmemelidir.
Sonuçta karne sadece öğrenciye ait değildir. Ebeveynler ve öğretmenlerin de karnesidir.
Karne bir sonuçtur. Ve öz eleştiri için güzel bir fırsattır.
Eğitimin uzun soluklu bir maraton koşusu olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bundan dolayı da başarı ya da başarısızlığı asla abartmamalıyız.
Karnemize yansıyan notları da tabi ki görmemezlikten gelemeyiz.
Karneye baktığımızda, başarılı olunan ya da bazı derslerde eksikliklerinin olduğunu ve daha fazla çaba göstermesi gerektiğini gösteren bir belge olduğu unutulmamalıdır.
Kırık notlarla dolu bir karne… Bu tablo ile karşılaşmak oldukça zor bir durumdur. Ama dünyanın da sonu değildir.
Öncelikle sorunları tespit etmeliyiz.
Birinci dönem kendimizde olması gerektiği halde bulunmayanlar…
Bu tatil nasıl görülmeli?
Ve ikinci döneme nasıl başlanılmalı?
Dikkat edeceğimiz şey bunların farkına varmak, uygulanması gerekenleri uygulamak olmalıdır.
Çocuğu suçlamak, aşağılamak ve cezalandırmak bir çözüm değildir.
Sorunların çözüleceği adres de hiç şüphesiz sıcak aile ortamıdır. Anne ve babaların vereceği olumlu tepkiler, çocukların kendilerine güven duymasına katkı sağlar hem de ilerde sosyal yaşama alışma sürecine destek olur.
Aile içi iletişim ve paylaşım başarının anahtarıdır.
Aslında Şubat tatili, hem dinlenme hem de dönemin değerlendirmesini yapmak için bir fırsat olarak da düşünülebilir.
Çocukların gerek fiziksel gerekse zihinsel açıdan dinlenmeye ve eğlenmeye de ihtiyacı var.
Seçenekler mi?
Doğa gezileri, müze ziyaretleri… Sinema, tiyatro…
Tabi ki en yakın dostlarımız kitapları da unutmayalım!..