Mete Çamdereli YEDİİKLİM dergisinin yazarlarından İstanbul’da yaşıyor. Geçmiş yıllarda bir iki  defa selamlaşma kabilinden bir muhabbetimizi hatırlıyorum ama sonrası olmadı. Yazılarını yayınladığı yer YEDİİKLİM dergisi kendi kozasında nitelikli yazılarıyla benim okuma alanımda. Derin, duyarlı, içten yazılarıyla kendi üslubunu oluşturan sayın yazar bu Ramazan ayını öyle bereketli yaşadı ki imrendim.

Mete Çamdereli ne yaptı?

Teravih yazıları okumuş , mevlit anlatılarını görmüştüm ama Mete Bey daha orijinal bir buluş yaptı ve bir Ramazan boyunca gittiği sabah namazlarını ve onların mübarek mekanlarını öyle bir şekilde yazdı ki her türlü takdirlerin üstünde bir iş yaptı.

Ne iyi yaptın  Mete bey!

Sabah namazlarının feyiz ve berekitiyle hem sen nasiblendin hem de biz okurlarına yeni ufuklar açtın.

Her dergi gelişinde önce senin sayfalarını okudum olmadı bir defa daha okuyarak o mekanları seninle birlikte yaşadım. İstanbul’un seher demlerini yazdın ömrün uzun olsun. Biz dervişlerin uyanık olduğu o demlerin şahiti oldu yazıların sen önde biz seninle o koca şehrin tenhalıklarını arşınladık. Ne iyi yaptın kırmadan kırılmadan kimse var mı yok mu muhabbetine girmeden yolu yazdın yolda olmanın erdemini kuşandın da metafizik edebiyatta bir pencere daha açtın.

Bu yazılar sadece dini vecd yazıları mı ? 

Hayır bu yazılarda mekan, mimari, üslup, betimlemeler, hatıra ve ebediyete göndermeler var. Ezan , mukabele, Mushaf, mükebbire, kitabe, hüsnü hat, vaaz kürsüsü , mihrap, mimber,minare, kubbe, meal, külliye, şadırvan, son cemaat mahfili, sütunlar, kuşak, hafız,çiniler, rahle, rüku, secde, Arnavut kaldırım,kamet, şamdan gibi onlarca imge ve kelime var. İşte özlemini çektiğim sahici metinler hem gerçek, hakikat ve değerle bezenmiş satırlar okumaya başlıyorsunuz hemen  bir anafor sizi sarıp sarmalıyor ve yazının hemen içine alıyor şu satırları okuyalım “  ON BEŞİNCİ SABAH . Boğaz tarafından geliyorum. Dışarıdan oldukça heybetli görünüyor. Ayazma Camii.  Boğaz’ın birçok noktasından görülebilmesi boşuna değil,epey yüksekçe . Sabah sessizliği semte hakim ,yaprak kımıldamıyor. Kımıltı ,sadece elinde ihtiramla Mushaf-ı Şerif taşıyan bir iki kişide. Mukabele var demek!” nasıl sizde Mete Beyle birlikte o sokaklarda yürümüş gibi olmadınız mı? Bu yılki İstanbul seyahatımda  Ayazma camiinde yatsı namazını  kılmıştım.  Nur sütunlarını andıran silutini görünce hayranlığım artmış caminin etrafında bir iki tur atarak o anların sırrına ermeye can atmıştım.

RAMAZAN SABAHLARI adlı yazı dizisi YEDİİKLİM dergisinin 411. Sayısında yirmi birinci sabaha vardı bakalım diğer sabahlarda beni neler bekliyor?