Bilenler espriyi patlatıyor, ‘Hayır! Mersin’liyim!’

Malum, Mut Mersin ilçesi. Ama konumuz ne Mersin, ne de Mut ilçesi. Dünyanın dengesi bozuldu, çivisi çıktı hayatın. Ne sosyal yaşamın tadı var, ne aileler mutlu, ne işveren, ne çalışan kesim. Kime sorsanız, ‘Mutlu musunuz?’ diye sorsanız, suratı asılıyor, geriliyor, sanki küfretmişsiniz gibi ters ters bakıyor size.

Şahsım şehrinden söz etmiyorum sırf.

Basın camiası mutlu değil.

Kurumlarda veya herhangi bir iş kolunda çalışanlar mutlu değil.

İşçiler, memurlar, emekliler mutluluktan nasibini alamaz hale geldiler.

Tarlada çalışanlar, çiftçi, üretici, sanayici hakeza, mutlu musunuz deseniz, sanki borç para istemişsiniz gibi surat sallandırıyor, öfke ve nefrete kusuyor!

Size mi, tabi ki hayır!

*

Toplumun tüm kesimi mutlu değil. Belirli bir azınlık var, tuzu kuru olan, havuzdan beslenen medya dahil, işi tıkırında olan, elektrik, doğalgaz ve su faturalarından etkilenmeyen, tınlamayan,  diline bile dolamayan az bir kesim, sanki mutluluk denizinde kulaç atıyor!

Ama öyle değil.

Oysa insanların mutlu olmaya ihtiyacı var.

Bakın, boşanmalar o kadar çoğaldı ki, bir-iki senelik çiftler, soluğu avukatta alıyor, ‘boşanmak istiyorum’ diyerek. Bu yüzden ile mahkemeleri sayısında artış gözleniyor. Boşanmaların en belirgin sebebi, şiddetli geçimsizlik. Yani ekonomi. Şu da var, insanlar kazandıklarının üzerinde lüks hayat yaşamak istiyor. Kimse ayağını yorgana göre uzatmayı düşünmüyor. Sanayi çırağı gibi kazananlar, Sabancı ailesinin ferdi gibi yaşamayı kendine hak sayıyor.

Arkasından gelen borç, harç, ödenmeyen kiralar, faturalar, taksitler. Nihayetinde iş boşanmalara kadar gidiyor.

İnsanların ekonomisi bozuk, piyasa berbat, o bakımdan icra mahkemeleri adliyeye sığmadı, şehre taşındı.

*

Kimse haliyle halleşmiyor. Herkes lüks yaşamak istiyor. Başkasında, komşusunda ne varsa kendisinde de o olsun istiyor. Buna toplumsal ahlaksızlığı, insanların hayatını karartan sosyal medya mecralarını da eklediğinizde, toplumsal çürümenin boyutu daha da büyüyor.

Ve kimse bu yüzden mutlu değil.

Sevgi kalmadı, saygı yok. Büyük küçük bilinmez de olunca, mutsuzluk katlanarak artmaya başladı.

*

Mutlu olmak insanın kendi elinde olsa da, bakın, ünlü düşünür Konfüçyüs ‘Nereye giderseniz gidin ama tüm kalbinizle gidin!’ isimli eserinde, mutlu olmanın formüllerini, sırrını sıralamış, mutluluk öğüdünde bulunmuş:

“Birkaç saat mutlu olmak istiyorsan balığa çık!

Birkaç gün mutlu olmak istiyorsan, tatile çık!

Birkaç ay mutlu olmak istiyorsan, evlen!

Ömür boyu mutlu olmak istiyorsan, işini çok sev!”

*

NOT: Aman ha, balık tutmaya gidin ama balıkçıya asla! Sonra defe koyar oynatırlar, üttürürler sizi…