Çevremizde çok sık olarak “Son tahlilde toplumun sağduyusuna güveniyorum” açıklamasını duyarız. Sağduyu (aklıselim, hissiselim) doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği veya doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü olarak açıklanmaktadır (TDK Sözlük). Bunun aksine bu insanlara (topluma) güven olmaz (toplumun ortak aklına) diyenlerde vardır. Birinci görüşte olanlar “Halkın sesi Hakk’ın sesidir” (Vox populi vox Dei) demekteler. İkinciler ise Nasrettin Hocanın fil hikâyesini hatırlatırlar.
Kalabalıkların doğru karar verdiğini iddia edenler sosyal bilimci Francis Galton’ın çalışmasına dikkat çekmekteler.
Halkın sesi…
Galton Nature dergisinde Vox Populi (Halkın Sesi) başlığını taşıyan makalesinde (bk. ; 1907’de yayımlanmış) kalabalıkların bilgeliği kavramının ciddiye alınması gerektiğine dikkat çekmiştir. Galton, İngiltere Plymouth’da bir çiftçi festivalinde tanık olduğu bir yarışmadan tahminlerin yazıldığı kâğıtları toplayarak istatistiksel sonuçlar çıkarmıştır. Yarışmada sekiz yüz civarındaki katılımcıya bir öküz kesildikten ve derisi yüzüldükten sonra kaç kilogram et çıkacağı sorulmuştur. Aynı zamanda kasaplardan (uzmanlar diye de düşünebilirsiniz) oluşan bir grup da tahminde bulunmuştur. Galton, yazılan çiftçi tahminlerinin ortalamasının gerçek sonuca yakın olduğunu belirlemiştir. Hatta sıradan çiftçilerin ortak aklının tek tek uzmanlardan daha iyi olduğunu saptar.
Galton 20. Yüzyılın başında bunu söylerken 21. Yüzyılın başında başka bir deney farklı bir sonuca ulaşmaktadır.
Kasparov Dünya’ya Karşı
“Kasparov Dünya’ya Karşı” maçı 1999 yılında yapılmıştır. Kasparov'a karşı yapılacak hamleler, internet kullanıcıları tarafından önerilenler arasından oylama yoluyla en çok oy alan hamle seçilerek Rus oyuncuya karşı kullanılmıştır. Satranç karşılaşmasına 75 ülkeden 50.000 kişi katılmıştır. Sonuçta maçı büyük satranç ustası Garry Kasparov 62. hamlede kazanmıştır.
Bu örnekte ise ortak akıl oluşturma başarısız olmuştur. Bu konuya kafa yoranlar KasparoV örneğinde hareketle, “ortak akıl yaratıcılık gerektiren bir iş karşısında kolay kolay başarılı olamaz, çünkü yaratıcılık gerektiren işler, örneğin sanat, çoğunlukla ana akımdan, vasattan, ortalamadan, sıradandan bir sapma olarak ortaya çıkar” demekteler.
Kollektif akıl…
Amerikalı gazeteci James Surowiecki, Kitlelerin Bilgeliği kitabında meseleyi tartışıyor. Surowiecki’ye göre kolektif aklın doğru sonuçlara varabilmesi için belli koşulların sağlanması gerekiyor. Bu koşullar sağlandığında çok sayıda insanın ortak aklı o grubu oluşturan tek tek bireylerden daha doğru sonuçlara ulaşabiliyor. Hatta grubun aklı o grubun içindeki en akıllı bireyden daha üstün de olabiliyor. Bunun için;
-Çeşitlilik: Farklı görüşten insanlar birarada olmalı,
-İnsanlar merkezi bir aklın güdümüne girmemeli,
-Bağımsızlık: Kanaatler üzerinde kısıtlama olmaması ve
-Karar verme mekanizmasının kurulmuş olması gerekir.
Bu şartları yerine getirmeyen bir etkinlik sağduyuya ters düşen bir sonuç ortaya çıkaracaktır. Sosyolog John Macionis, daha ileri giderek “İnsanlar genellikle toplumun bütünü için neyin yararlı neyin zararlı olduğu konusunda bir karara varamaz” (S.14, Sosyoloji) demektedir. Hitler örneğini düşününce Macionis sanki çokta haksız değil.
Sofistiğe meseleler…
Yukarda toplumun sağduyusuna yaklaşımı basit olarak iki gruba ayırmakla birlikte yazınında başlığında sorduğum “Toplumun Ortak Aklına (sağduyusuna) Güvenmeli mi?” sorusunun cevabı aslında çok açık değildir. Bir defa halkın sesinin hangi mesele ile ilgili olduğu irdelenmelidir. Kanaatimce toplumun sağduyusuna güvenmek için meselenin basit ve karmaşık olmasını dikkate almalıyız. Sıradan insanların ortak aklı ile bir hasta tedavi edilebilir mi?
Son söz: Sıfırların toplamı hiçbir zaman bir etmez.