Geçmişe baktığımızda alçak binaların daha yükselmediği dönemlerde, aynı apartmanda oturulup çoğu kişinin birbirini dahi tanımadığı zamanların öncesinden bahsediyorum. Çocukluğumuzda komşularımıza sık sık gittiğimiz akranlarımızla beraber oyunlar oynadığımız, sokaklarda, parklarda, bahçelerde, pikniklerde hep beraber eğlendiğimiz dönemler şimdilerde sadece televizyondan hasretle bakılıp, iç geçirdiğimiz bir vakit içerisindeyiz.
Salçalı ekmeklerin, yakar topların, istopların, yakalamaca, saklambaç ve daha sayamadığımız bir çok çocukluk aktivitelerimiz şimdi ki zamanda tabletlerle, akıllı telefonlarla sessiz sakin bir köşeye geçmiş çocukların hipnotize olmasıyla ürpertici bir hal almış durumda. Yalnızlık var sokaklarda. Ailelere de hak vermiyor değiliz; akşam haberlerinde cinayet, taciz, istismar, çocuk kaybolması gibi gündem olan başlıklarla onlarda korkuyor çocuklarını dışarıya yollamaktan.
Önceleri yüksek binaların arasında değil mütevazi müstakil evlerin arasında büyüyüp, koşar, oynardık. Akşam ezanından önce evlere çekilir, akşam yemeğinden önce mutfaktan gizlice bir şeyler aşırırdık. Bazen oturup büyüklerin anlattıklarını dinlerdik, bazen de eve gelen misafir çocuklarıyla ortalığı birbirine katardık. Sonrasında paparayı yerdik ama değerdi.
Değdiğine o günlerin geri gelmeyeceği gerçeğiyle hüzünlenip, o güzel anılarla da mutlu olduğumuza inanıyorum…