Ne olursak olalım, öncelikle doğru olalım. Eğri, kısa vadede kazanıyor gibi görünebilir. Bizler de ona bakarak imrenebiliriz. Ona bakıp imrenmeyelim ve ne olursa olsun, doğruluktan ayrılmayalım. Eğri, er ya da geç ama mutlaka (maddi-manevi) cezasını bulacaktır.

Biz Müslüman âlemi için büyük anlamı ve önemi olan kutsal bayram günlerine bir kez daha kavuşmanın sevinç ve mutluluğunu yaşıyoruz. Cenâb-ı Allah’a şükürler olsun.

Dua kapılarının ağzına kadar açık olduğu, bela ve kötülüklerin arındırıldığı bu güzel kutsal günlerde bayramınızı tüm sevdiklerinizle birlikte hayırlı, sağlıklı ve mutlu geçirmeniz dileğiyle Mübarek Kurban Bayramınızı kutlarım.

Küskünlerin barıştığı, sevenlerin bir araya geldiği, sevgi, hoşgörü ile toplumsal dayanışmanın doruğa çıktığı rahmet dolu bu bayram günlerinin kıymetini çok ama çok iyi bilelim.

Bugün geldiğimiz noktada ise ne yazık ki Müslümanlığımızı sadece camide yaşar hale geldik. Başta Cuma ve bayram namazları olmak üzere Allah’ın evinde dini hassasiyetimiz hayli yükseliyor. Ama camiden çıktıktan sonra bu geçici dünyanın telaşesi maalesef hepimizi olumsuz yönde etkiliyor.

Hâlbuki İslâmiyet samimiyettir. Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevmektir. Sevgi ve hoşgörüyü lafta dile getirmek değil, yaşamın bütün alanlarında ve bünyemizde özümsemektir.

Çoğunlukla Uhrevi hayat ile ilgili kurallar koyan diğer kutsal dinlerin aksine yüce ve kutsal dinimiz İslâm, bu geçici dünya hayatını içeren emirleri de kapsamaktadır.  

Yüce dinimiz İslâm, fitne, fesat, haset, dedikodu ve gıybet gibi çirkinlikleri çok kesin bir dille yasaklamaktadır.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in de bizleri şiddetle uyardığı ve uzaklaşmamız gerektiğini buyurduğu fitne, fesatlar ve gıybetlerin içine maalesef o kadar düşmüşüz ki; “Suyun içinde olduğu halde su deryasının ne olduğunu anlayamayan balık gibi” bizler de fitnelere uyarak birbirimize düştüğümüzün farkında değiliz ne yazık ki.

Yine bir başka Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Onu incitmez, üzmez. Bir kimse bir başka Müslümanın ayıbını, kusurunu örterse, Allah-u Teâlâ, kıyamette onun ayıplarını, kabahatlerini örter. (Buhari)

Fitne uykudadır, uyandırana Allah lanet etsin” diyen kutsal anlayışın emir ve yasaklarına neden uymuyoruz peki?

Neden devamlı olarak birbirimizin kuyusunu kazmaya, ayağını kaydırmaya çalışıyoruz ki?

Yeri gelmişken Kahramanmaraş siyasetindeki fitne ve fesatçılara sesleniyorum:

Siyasi gurur kaynaklarımızdan Mahir Ünal’ın kuyusunu kazmaya çalıştınız da ne oldu?

Kahramanmaraş ortak paydasında memleketinizin gelişimini düşünmeniz ve buna göre hareket etmeniz gerekirken; sırf kendi siyasi ikbaliniz için Mahir Ünal’ın Genel Başkan Yardımcılığından düşmesi yönünde dua ettiniz de ne oldu? (Beddua ve kem söz sahibine ait derler.)

Çaba ve dualarınız, bumerang gibi geriye dönerek sizi vurdu. Sizler için (siyasette) artık yolun sonu görünmeye başladı. (Kim kazar derin kuyu, kendi düşer yüzün kuyu.) Kazdığı kuyuya yüzün kuyu düşenlere önümüzdeki günlerde yenileri eklenecek gibi görünüyor.

Önceki yazılarımızda defalarca vurguladığımız gibi Ak Parti büyük kongresinde hem Mahir Ünal koltuğunu korudu, hem de bir başka hemşehrimiz ve dostumuz olan avukat Türk İslâm Karakoç ta Merkez Disiplin Kurulu (MDK) üyesi seçildi. Kahramanmaraş’a hayırlı olsun.

Fitne, fesat ve hasetçilere gelince.

Allah’ın tövbe kapısı her zaman açıktır.

Bu mübarek bayramı fırsat bilerek gitmekte olduğunuz eğri yollardan dönün, Cenab-ı Allah’tan bağışlanma dileyin.  

Fitne, fesat, haset, dedikodu ve gıybeti bir kenara bırakarak; sevgi, hoşgörü ve dayanışmayı bünyenizde iyice özümseyin.

Dünya ölümlü dünya. Sultan Süleyman’a bile kalmadı ki, size kalsın.

Eğer bu kötü ve çirkin huylarınızda ısrarcı iseniz; sizler için bir umut daha var: Elbistan’ın il olması için hemen duaya başlayın. (“Hele Elbistan bir il olsun da ondan sonrası Allah kerim” deyin.) 

Hani; “Çıkmadık canda umut var” derler ya…

Hayırlı bayramlar.

MUSTAFA NURİ ŞİRİN

e-mail: